Metin abinin karısı

Bizim sokaktaki kahvehanede okey masasında takılıyordum bir akşam… Arkadaşlar kıran kırana oynuyor, biz yanlarında yancı, çaylar kahveler, sohbet muhabbet… Kapıdan Metin abi girdi, yanıma gelip oturdu,

“Kaan, bizim televizyon bozulmuş. Bir bakabilir misin yarın?” dedi.

“Olur tabi abi, ne demek…” dedim. Elektrik elektronik üzerine, cihaz tamir ederek geçinen, 25 yaşında, bekar, yakışıklı bir gençtim. Çevremde sevilen, hoş sohbet, girişken, biraz da çapkın biriyim.

Metin abi de, akşamları gittiğimiz kahvehanenin demirbaşlarından, sert görünümlü, fakat kendisi çok iyi, kafa dengi, sevdiğim, ellili yaşlarda bir abimizdi. Evin adresini tarif etti, televizyonun arızasını söyledi, anlaştık, gitti.

Ertesi sabah saat onbire doğru çalışırken aklıma geldi birden… Akşam söz vermiştim, mutlaka gitmem lazımdı. Elimdeki işi bıraktım, alet çantamı alıp Metin abinin akşam tarif ettiği evinin yolunu tuttum. Üç katlı bir evdi, zili çaldım, kapı açıldı, yukarıya ikinci kata çıktım.

Kapı açıldığında benden biraz kısa, balık etli, üzerinde ince bol bir penye, altında basma bir etek olan bir kadın açtı kapıyı… Metin abinin ellili yaşına göre biraz genç görünüyordu. Acaba eşi olabilir mi, yanlışlık olmasın diye tereddüt ettim ilk anda,

“Yenge ben televizyon tamiri için geldim. Kaan ben… Metin abi televizyon bozuldu dedi akşam, onun için geldim.” dedim. Yanılmamışım, eşiymiş,

“Tamam canım… Metin abin bahsetti. Hoş geldin, buyur gir içeri…” dedi.

Ayakkabılarımı kapının önünde çıkarıp malzeme çantamla içeri girdim. Televizyonun bulunduğu salona götürdü beni… O önden giderken ister istemez dikkatimi kalçaları çekti. Basma eteğin altında dipdiri görünüyor, yürürken bıngıl bıngıl oynuyor, iki yana gidip geliyordu kalçaları…

Tövbe diyerek arkasından gittim, geçtim odaya… Metin abinin karısı o, yengemiz, neler düşünüyordum böyle… Fakat, kör şeytan dürtüyor, gel de bakma o yuvarlaklara, elimde değil ki…

“Hele soluklan biraz, sonra başlarsın. Nasıl olsa acelesi yok.” dedi. Tekrar koydum yere çantamı, koltuğa oturdum. Karşımdaki koltuğa oturdu o da… Bembeyaz, pespembe ayakları vardı, çorapsızdı. Ayak tırnaklarına sürdüğü kırmızı ojeler ilk anda gözümü, sonra da beni benden alıyordu.

Sanırım ev hali diyerek, üzerindeki bol penyeye güvenerek sütyen giymemişti içine… Sütyen desteğinden yoksun kaldığından hafif aşağı sarkan memeleri ince penyesini geriyor, ince kumaş o kavun iriliğindeki memeleri pek gizleyemiyordu. Gözlerimi kaçırdım yine… Yapma oğlum… Metin abinin karısı o… Hem çok ayıp, hem de adamı siker…

Sohbete başladı benimle… Nerelisin, aile, kütük, falan derken sohbet gelişti, gülüşmeye başladık. Adının İpek olduğunu ve laf arasında da yaşının 35 olduğunu öğrendim. Metin abinin yanında neredeyse kızı gibi görünüyordu aslında… Ona da söyledim bunu, kadınlar hoşlanır böyle şeylerden, bilirim,

“Valla, ne yalan söyleyeyim, ilk gördüğümde Metin abinin kızı zannettim yenge… Çok genç gösteriyorsun yeminle…” Şuh bir kahkaha patlattı,

“Ayyy… Çok mersi Kaan…” dedi ardından vidaları gevşemiş, şen şakrak… “Tamam onbeş yaş farkımız var ama, o kadar da değil… Her kadına aynı şeyi söylüyorsundur sen…” Hedefi onik**en vurmuştum yine…

“Her kadına söylemem yenge… Gerçek neyse onu söylerim ben, delikanlıyız biz…” dedim. Saate baktım, epey vakit geçmişti, dükkan kapalı duruyordu ben burada sohbet ederken… Nasıl olsa bundan bize iş çıkmaz, yenge diyorum kadına diye düşündüm,

“Neyse, yenge muhabbetin çok güzel, tam kafa dengisin ama, artık ben başlıyayım iznin olursa…” Malzeme çantasını açtım, alet edavatı dizdim önüme… İpek yenge de,

“Kaancım ben de bulaşığı yıkayıp gelirim. Bir şey lazım olduğunda seslen, yeter.” diyerek mutfağa geçti. Cıvıl cıvıl sesi çok hoştu, insanın içini gıdıklıyordu.

Ben televizyonu kurcalayıp arızayı ararken geldi yanıma biraz sonra… Şöyle bir göz ucuyla baktığımda, sıcak suyun içinde pembeleşmiş ellerinin ıslak olduğunu gördüm, eteğine sildi,

“Nesi varmış Kaancım? Yapabildin mi?” dedi. O pembeleşmiş elleri yumuşacıktır şimdi, o yumuşacık elleriyle okşasa oralarımı, buralarımı… Ne güzel olur, hoşuma gider sanırım. Bir de Kaancım demesi var ki… Ürperdim,

“Yok yenge, biraz daha işi var.” deyince gülümsedi,

“Çay koydum, kek filan var… Mola ver biraz, yer içeriz. Bu kadar acele etme…” dedi

“Yok yenge, ne acelesi… Fakat çay iyi olur valla…” diyerek samimi bir havada konuşurken telefonu çaldı, açtı. Arayan kocasıydı, Metin abi… Ben televizyonla uğraşırken o da kocasıyla konuştu biraz soğuk soğuk… Telefonu kapadığında bir şey sormadım karı koca özeline girilmez diye… Ama İpek özelini anlatıverdi,

“Metin abin, babasının yanına gitmiş, yarın dönecekmiş” dedi. Ben de ilgisiz görünmemek adına merak edercesine,

“Hayırdır yenge?” falan dedim. En çok Metin abinin evde olmamasına sevinmiştim doğrusu… Daha rahat edebilecektim yengeye bakarken, muhabbet kurabilecektim.

“İşi çıkmış canım…” deyip geçiştirdi. “İşleri bitmez ki kocamın… Hep iş, hep iş… Karısı evde yalnızmış, canı sıkılırmış, hiç düşünmez… Bak şimdi… Sen yabancı değilsin, yanlış anlama ama, yine de elin adamısın. Başka koca olsa hayatta bizi yalnız bırakmaz evde… Öyle değil mi?”

“Yani…” dedim ne söyleyeceğimi şaşırarak… “Ama Metin abi bizi bilir yenge… Başkası olsa doğrusun yani…”

Yine de doğru söylüyordu. İkimiz evde yalnızdık neticede… Bu akça pakça, genç, güzel, seksi kadınla yalnız… Memeler o biçim, kalçalar felaket… Daha genç olsam otuzbir çekicem nerdeyse… Sikeyim Metin abiyi…

O gün cumartesi olduğu için hiç de çalışmak istemiyordum açıkçası… Sırf Metin abinin hatırı için yapıyordum bu işi… Gerçi iş dediğim artık karısını biraz daha seyretme çabasına dönmüştü ya, orası başka… İpek yenge çayları kekleri getirdi, yine sohbet ederek yedik, içtik.

Sonunda çaylar bitti, benim içimde bir sıcaklık başladı, karnımın altına doğru yayılan… İpek yengenin kıpırdandıkça oynayan göğüslerine, çay koymak için kalkıp oturdukça bıngıldayan kalçalarına baktıkça sertleşmeye başlayan aletim, üstüme giydiğim iş tulumunu zorluyordu otururken…

Ben ne kadar saklamaya çalışsam da önümdeki kabarıklık göze batar hale gelmişti. İpek yengenin de gözleri arada benim önüme kayıyordu farkındaydım… Ama ben bakınca hemen bakışlarını kaçırıyor, halıya bakıyordu.

Çay boşlarını götürdü mutfağa, ben işime devam ettim. Yarım saat sonra işimi bitirdim, parçaları yerine takıp televizyonu çalıştırdım. Sesi duyan İpek yenge de yanıma geldi. Televizyonun ayarlarıyla oynuyor, rengine, uydu alıcının kanal listesine filan bakıyordum.

“Nasıl yenge? İyi mi bu şekilde?” falan diye sorular soruyor, kanalları onun istediği gibi ayarlıyordum. Aslında yapılacak iş değil ama, sırf biraz daha yanımda kalsın istiyordum. Ben uğraşırken o da yanıma çöktü, yan yana, omuz omuza… Burnuma süründüğü parfümün kokusu doldu.

Bir anda delirtti beni o koku… Kışkırtıcı, tahrik edici bir kokuydu. Evde ikimiz yalnızdık, kocası ertesi gün gelecekti. Ve ben bu seksi kadının kokusunu içime çekerek, yan gözle iri memelerini dikizleyerek, kalkmış sikimi zaptetmeye, kendimi tutmaya çalışıyordum.

Ben ne kadar gizlemeye çalışsam da görüyordu o da sikimin kalktığını… Sikimin onun için sertleştiğini biliyordu. Yanakları elma gibi kızarmış, yan yan bana bakıyordu. Bir yandan da televizyonun çalışmasına, işimin bitmesine üzülüyordum. Keşke biraz daha sürseydi diye geçirdim içimden… Bir tornavida atıp tekrar bozsam mı acaba diye düşünmedim değil…

“Çok iyi oldu, eline sağlık Kaan…” dedi. Ben alet çantasını toplarken yanımda diz çökmüş vaziyetteydi. Elimi tutup teşekkür edercesine sıktı bir an… Ateş gibi yanıyordu eli… Başımı çevirdim, o da bana bakıyordu, göz göze geldik bir an, öylece kaldık. Sonra toparlandı, ayağa kalkarken,

“Aa, aklıma geldi Kaan… Bizim şofben de bozuk, gelmişken ona da bakıversen?” dedi kısık bir sesle… Tekrar iş çıktığı için çocuk gibi sevinmiştim neredeyse,

“Tabi, bakayım yenge… Nerde şofben?” diyerek atıldım.

Yine o önde, ben arkada, geniş kalçalarını kıvıra kıvıra koridorda ilerleyip banyoya geldik. İçeriye girdik ikimiz… Kapının arkasında siyah dantel sütyeni asılı… Kenarda kirli sepeti, üzerinde bir iki tanga külot atılmış, kirli… Gözümün ucuyla baktım, dantelli, incecik minicik köpük köpük şeyler… Sik kaldıran…

Ya sabır… Ben yine gözümü kaçırdım, çantayı açtım, yıldız tornavidayı çıkarıp vidalarını açmaya giriştim. Elektrik aksamını açtım, baktım her şey yerli yerinde, ışığı yanıyor, çalışıyor.

“Bunda bir sorun yok yenge? Arıza neydi ki?” dedim.

“Ay ne bileyim, sıcak su gelmiyordu. Dün gece soğuk suyla banyo yaptık Metin abinle…”

İkisi birden banyo yapmışlar dün gece diye düşündüm bir an… Seviştiniz tabi gece… Metin abi bir güzel sikti seni… Beraber banyo yaptınız öyle mi? Bir güzel de söylüyor banyo yaptıklarını… Olan var, olmayan var yenge… Offf…

Hayalimde ince penye tişörtünü, altındaki basma eteği soydum o anda… Suyun altında sallanan iri memelerinin, yuvarlak kalçalarının ıslak ıslak, köpüklerin içinde nasıl göründüğünü hayal ettim, sikim yine taş kesildi. Yutkunarak,

“Sıcak su gelmedi mi? O zaman ben musluğa bakayım bir…” dedim.

Daracık banyoda bu seksi kadınla beraber, yalnızdık. Yine de delikanlılığı bozmadım. Kapağı kapatıp ingiliz anahtarını aldım, banyo musluğuna yöneldim. İki çevirişte musluğu çıkarıp açtım. Bir anda su fışkırmaya başlamaz mı?

Tabi, benim aklım fikrim İpek yengenin götünde memelerinde olunca, suyu kesmeyi unutuvermiş, musluğu sökmüştüm. İşler karışıverdi, borudan fışkıran sular ikimizi de sırılsıklam yaptı bir anda… Bağrış çağrış, ben vanaya uzanıp suyu kesene kadar üstüm başım, iş tulumum su oldu, donuma kadar ıslandım.

Su kesildiğinde baktım, İpek yenge de benden farksızdı. O da ıslanmıştı. Penyesi ıslak tenine, sütyensiz memelerine yapışmış, soğuk suyun etkisiyle parmak gibi kabarmış meme uçları olanca güzelliğiyle meydana çıkmıştı. Altındaki etek de öyle, dolgun bacaklarına, kalçalarına yapışmıştı… Bana bakarak bir kahkaha patlattı yine… Öyle şuh, öyle seksi gülüyordu ki kadın…

“Ne yaptın Kaan? Sırılsıklam oldun. Hah hah hah…” Ben gülemedim, gülmeye çalıştım,

“Sen de öylesin yenge… Baksana haline… Sen de sırılsıklamsın.” dedim.

Ne kabarmış meme uçlarını örtmeye çalışıyordu, ne kasıklarına yapışan eteğini düzeltiyordu. Gülmesi bitti. Ciddileşti. Islanan saçlarını gözünün önünden çekerek baktı bana… Yine bir an bakıştık. Alabildiğine ıslak, olabildiğince tahrik olmuş vaziyette… Sonra kendine gelmek istercesine omuzlarını silkti,

“Sen üstündekileri çıkar Kaan… Ben Metin abininkilerden bir şeyler getireyim sana… Seninkiler kuruyana kadar giyersin.” dedi çatallaşan sesiyle…

“Yok yenge, önemli değil…” falan diye bir şeyler gevelerken o hemen gidip bir eşofman, bir tişört getirdi kocasının eşyalarından… Hazırdı herhalde…

“Al bunları giy Kaan… Ben de üstümü değiştireyim. Baksana, sıçan gibi ıslandık ikimiz de…”

Ve hayatımda gördüğüm en seksi, en ıslak sıçan üstünü değiştirmek için arkasını döndü, çıktı. Çıkarken bakakaldım ardından… Islanmış etek o yuvarlak, koca kalçalara öyle bir yapışmış ki, meydana çıkan bütün hatlarıyla öyle kışkırtıcı görünüyordu ki…

Bir çırpıda üstümdeki ıslak giysileri çıkardım, getirdiği giysileri üstüme geçiriverdim çabucak… Çamaşır yoktu içimde, sertleşmiş sikim eşofmanın üstünden belli oluyordu.

Banyodan çıktım. Salona giderken baktım, yatak odasının kapısı aralık duruyor. Sessizce yaklaşıp içeri baktım. İpek yenge de arkası kapıya dönük soyunuyor, üstündeki ıslak giysileri çıkarıyordu.

Başındaki örtüyü çıkarmış, siyah, uzun, ıslak saçları beline kadar uzanmıştı. Penyesini çıkarmış vaziyetteydi, tahmin ettiğim gibi sütyensizdi. Sırtının bembeyaz çıplak teni harika görünüyordu. Gardrobun aynasında ön tarafı da görünüyordu. O iri ve diri memeler… Bittim ben, kapının önünde oracıkta erimekten korktum.

Elini eteğinin beline götürüp indirdi, eteğini de çıkardı altından… Dantelli siyah tanga külodunu gördüm o anda… Bembeyaz pürüzsüz kalçalarının arasında kaybolmuştu külodun ağı… Aynadaki aksini görüyordum, yumruk gibi kabarmış amını zor kapatıyordu minik külot…

Dayanamaz hale gelmiştim manzara karşısında… Taş olsa dayanmazdı zaten, sikim taş kesilmişti. Elimi önüme atıp okşamaya, yatıştırmaya çalıştım.

Sanki yeteri kadar tahrik etmemiş gibi elini beline attı, altındaki dantel külodu da sıyırıverdi kalçalarını sağa sola çalkalayarak… Manzara karşısında nefesim kesildi adeta bir anda… Oh, çırılçıplak karşımda duruyordu İpek yengem… Parmaklarımın arasında ufaklığın son sınırına geldiğini, zonkladığını hissettim.

Ben kapının önünde ses çıkarmamaya çalışarak kıvranır dururken İpek kalçalarını okşadı biraz… Elini önüne götürdü, üçgenini avuçladı, sıktı. Eğilip yatağın üstündeki bir havluyu alıp ıslak saçlarını kurulamaya çalıştı. Sonra da dolaptan bir tayt beğendi, az önce ıslanmış nemli bacaklarına zorla geçirip çekiştirdi.

Külot giymemişti bu kez… Eğilip ince beyaz bir penye buldu, kırmızı pullu, çiçek desenli, onu geçirdi sırtına… Memelerini hem aynadan görüyordum önden, hem de yandan… Kavun iriliğinde, kocaman, uçları kabarmış, gel beni ısır diyen memelerini…

Başına bir tülbent geçirip bağladı. Offf… Seksi kadın yılan gibi çıplaktı giysilerinin içinde, çamaşırsız… Tam geriye dönerken ben toparlanıp kapının önünden geriye zıpladım. Sanki banyodan yeni çıkmış gibi yaparak kapıda karşılaştık güya… Ellerim önümde, sikimin kabarıklığını saklamaya çalışıyordum.

“Aaa… Sen de giyindin mi Kaancım? Hadi sen salona geç, ben giysilerini asayım. Onlar kuruyana kadar çay demler, muhabbet ederiz.” dedi gülümseyerek…

“İyi olur yenge, bu eşofmanla çıkamam zaten dışarıya, Şarlo gibiyim…” dedim ben de… Metin abi benden elli santim kısaydı, eşofmanın paçaları dizimin biraz altında kalıyordu.

Mutfağa gittim, sandalyeye oturdum, biraz sonra o da geldi, çay demlemeye girişti. Bir yandan cıvıl cıvıl konuşuyor, bir yandan gidip geliyordu daracık mutfağın bankosunda…

O çayla ilgilenirken ben gözlerimle İpek yengeyi soyuyordum oturduğum yerde… Ah, biliyordum o dar taytın içinde külot,penyenin içinde sütyen yoktu. O geniş kalçalarının güzelliğini ortaya seren daracık taytı sıyırıp indirmek için neler vermezdim ki…

Sikim kalktı yine baka baka… Nereye gidiyordu bu işin sonu bilmiyordum. Kocası evde olmadığı için ikimiz de rahattık aslında… Ama artık dayanamaz hale gelmiştim. Tuvalete gidip rahatlamam lazımdı. Yoksa kadına saldırmak üzereydim.

“Tuvalete gideyim ben yenge…” diyerek kalktım. Dar mutfakta onun yanından geçmem gerekiyordu. Bankoya eğilmiş çayla uğraşan İpek yengenin arkasından kalçalarına taş kesilmiş, kabarmış önümü sürterek geçmek zorunda kaldım. Çıkarken arkama baktım başımı çevirip, keki dilimlerken yüzünde şeytani bir gülümseme gördüğüme yemin edebilirdim.

Tuvalete zor attım kendimi… Eşofmanı sıyırıp sikimi okşamaya başladım. Tükürüğümle ıslatıp sıvazlıyordum iki elimle… Gözlerim kapalı, İpek yengenin çırılçıplak hali gözümün önünde, kendimi onu sikerken hayal ederek otuzbir çekiyordum.

Tam inlemelerimi zor tutarak boşalmak üzereydim ki, kapının önünde bir tıkırtı duydum. İşimi yarıda bırakıp kulak kabarttım, kapının önündeydi evet… Beni mi dikizliyordu yoksa anahtar deliğinden? Aslında o izlerken boşalıp attırmam lazımdı ama yapamadım. Eşofmanı çekip düzelttim, kapıyı açıverdim. Kapının önünde, yanakları kıpkırmızı,

“Kaan, nerdesin yahu?” dedi gülerek… “Ben de sıkıştım, işemem lazım…”

“Pardon yenge, buyur gir…” diyerek yana çekildim girmesi için… İşveli işveli yanımdan geçerken yine önüme, kalkık aletime sürtündü kalçaları… Ben mutfağa gider gibi yaparken o girip kapıyı kapattı. Hemen geri dönüp kapının önünde mevzilendim. Anahtar deliğinden dikizlemeye başladım.

İpek yenge taytını indirdi, külotsuz amı tertemiz, kaymak gibiydi, elini atıp okşadı biraz… Sonra oturup işemeye başladı. Zevkle, bir cinsi sapık gibi, işerken izliyordum kadını… Ateş gibi yanıyordum izlerken… Sikim inmek bilmiyordu. Bu evde geçen her anım kalkmış sikimi bastırmakla geçecekti anlaşılan…

Biraz sonra işini bitirip yıkamaya başladığında ayrıldım kapının önünden, mutfağa gittim oturdum. Çay demlenmiş, taze çay kokusu yayılmıştı evin içine… Geldi, çayları koydu, mutfak masasına oturup sohbet etmeye başladık.

Konuşuyor, gülüşüyor, güldükçe ışıldayan yüzü, güldükçe parlayan beyaz, düzgün dişleri, sallanıp duran sütyensiz memeleri, içinde külot olmadığını bildiğim daracık taytı baştan çıkarıyordu beni…

En son çay koymak için kalktığında dayanamadım. Mutfak bankosuna dayanan İpek yengenin arkasına geçtim. Benim arkasından sürtünerek geçeceğimi zanneden İpek yenge kikirdeyerek bir şeyler anlatıyor, geçmemi bekliyordu.

Lanet olsun. Dayanacak halim kalmadı artık… Gözlerim karardı, her şeyi göze aldım. Geçip gitmedim. Sertleşmiş sikimi bir anda kalçalarına olduğu gibi dayayıp bir elimle ağzını kapattım. Bir elimi de göğüslerine atıp yoğurmaya başladım.


Biraz direndi. Çırpınmaya, kendini kurtarmaya çalıştı. Bırakmadım. Onun da istediğini biliyordum. İstemese sürtünmelerime baştan itiraz eder, terslerdi. Bence kolay kadın gibi görünmek istemediği için kollarımda çırpınıyordu.

“Ne yapıyorsun Kaan? Bırak beni… Bırak diyorum…” diye kısık sesle güya kurtulmaya çalışıyordu. Ahtapot gibi bütün vücudumla sarılmış, önümü kalçalarına sürterken memelerini avuçluyor, sıkıştırıp okşuyordum. Benden kaçamazdı, sımsıkı sarılmıştım.

Baktım, yorulmaya başladı. Hareketleri biraz yumuşar gibi olunca, tutup kendime çevirdim. Bu kez kalkmış sikimle önüne sürtünürken dudaklarına yapıştım. Hayvan gibi somura somura dudaklarını kemiriyordum adeta… Uzun uzun öptüm. Bir beş dakika dudaklarını yedim kadının…

Artık çırpınmayı bırakmış, kendini bana teslim etmeye hazır hale gelmişti. Dudaklarımdan kaçmadığı gibi sanki karşılık veriyordu artık… Dudaklarını öperken ellerimle iri memelerini avuçluyor, sıkarak canını yakıyor, inletiyordum.

“Yapma Kaan… Lütfen…” dedi bir ara dudaklarını benden kurtarıp…

“Geç kaldın İpek yenge…” dedim soluyarak… “Sabahtan beri beni azdırıp durdun vicdansız… Delirttin beni… Artık sonuçlarına katlanacaksın. Bırak numara yapmayı işte… Sen de sevişmek istiyorsun.” Durdu… Titreyen dudaklarla bana baktı, gözlerime… İtiraf etti sonunda,

“Evet…” dedi. “Evet. Sevişmek istiyorum. Biri beni sevsin, kollarına alsın, okşasın, öpsün istiyorum. Seni istiyorum Kaan… Hadi öp beni… Sev beni…”

Hırsla boynuma sarıldı, dudaklarımı emmeye, dilini ağzıma sokmaya başladı. Haklıydım, fırın gibi yanıyor, o da sevişmek istiyordu. Kucağıma aldığım gibi kaldırdım, tezgahın üzerine oturttum. İnce penyeyi tutup çıkarıverdim.

İkimiz de soluk soluğa kalmıştık. Koca memeler soluk alıp verdikçe inip kalkıyordu. Birden sağ memesine yumuldum dudaklarımla, eme eme, yalaya yalaya tadına bakarken diğer elimle sol memesini yoğuruyordum parmaklarımın arasında…

“Ohhh… Kaan…” diyerek inlemeye, saçlarımı tutup çekiştirmeye başladı. İki memesinin de hakkını verdim bir zaman… İki elimle tutup mıncıklarken bir birini emip ısırıyordum, bir diğerini… Zevkten inletiyordum kadını…

Sonunda memelerini bıraktım, öpe yalaya ayva göbeğine indim, taytına dişlerimi geçirdim. Çekiştiriyordum. Ellerini tezgaha dayayıp kalçasını kaldırdı rahat çıkarmam için… Bir hamlede aşağıya çektim taytı, bir an aç bir kurt gibi etli amına gözlerimi diktim.

Sonra da tüm açlığımla yemeğime saldırdım. Dilimle yaladım, dişlerimle dış dudakları ısırdım, bağırttım, bacak içlerini morartana dek emdim, yaladım… Dakikalarca… Kurt gibi saldırarak… Kadınlığını boydan boya dilimle yalayarak emerek aşağılara indim, minik deliğine dokundum. Dilimin ıslak sıcaklığını ilk hissedişinde ürperdi, sarsıldı.

“Ne yapıyorsun Kaan? Delisin sen…” diyerek inledi, kalçalarını oynatıp dilimden kaçmaya çalıştı. Ona aldırmadan büzüğünü yalamaya, dudaklarımın arasına alıp çekiştire çekiştire emmeye, dilimin ucuyla girişini zorlamaya devam ettim.

“Gel artık… Dayanamıyorum… Ohhh…” demeye başladı. Tezgahtan indirdim yavaşça, önümde diz çöktürdüm. Külotsuz giydiğim eşofmanın önü yatay bir piramit gibi üçgen şeklini almıştı içindeki sertleşmiş aletim nedeniyle…

Sabırsızca eşofmanın belinden tutup aşağıya çekiştirdi. Dizlerime indiğinde serbest kalan erkekliğim zıpkın gibi dikildi, burnuna çarpıverdi. Eğildim, saçlarından tutup kendime çektim kadını,

“Yala hadi…” dedim tıslayarak… “Eline al sikimi, ağzına sok… Yala… Em…”

Bir an durdu, gözlerimin içine baktı. Sonra elini uzatıp sikimi tuttu. Sıcak parmaklarının temasıyla daha bir sertleşti, zonkladı sikim… Dudaklarını uzatıp kafasına bir öpücük kondurdu önce… Sonra dili yuvasından çıkan bir pembe yılan gibi çıktı ağzından, sikimin başını diliyle okşamaya başladı ıslak ıslak…

Gözlerini yumdu, yavaş yavaş sikimin ortalarına kadar ağzına aldı. Aynı yavaşlıkla çıkardı, tekrar soktu. Ağzından akan tükürüklerle sikim boydan boya ıslanmıştı. Sürekli sokup çıkarmaya, başını ileri geri hareket ettirmeye başladı.

Arada nefes alabilmek için tamamen çıkarıyor, dilinin ucuyla sikimin kafası arasında tükürükten köprüler kuruluyordu. İşini iyi bilen bir orospudan farksızdı o anda… Zevk vermek ve zevk almaktan başka işlevi olmayan bir seks oyuncağı gibiydi.

Saçlarından tutup kendime çektim. Yarıya kadar ağzına girmesi yetmiyordu bana… Sertçe dibine kadar soktum sikimi… Boğazına, bademciklerine dayandı sikimin kafası… Nefessiz kaldı, midesi bulanır gibi öğürmeye, boğulur gibi hareketler yapmaya başladı. Çıkardım, rahatlamasını sağladım.

“Off… Bu ne ya?” dedi şikayet ederek, öksürdü… “Boğulacaktım nerdeyse…”

Ona aldırmadan tekrar saçlarından tutup ileri geri yapmaya, adeta ağzını sikmeye başladım. Başını sabit tutuyor, belimi ileri geri yapıp boğazına kadar sokuyordum sikimi… En son dayanamadım, bademciklerine bastırıp öylece kaldım. Belki bir dakika boyunca hareketsiz bekleyip boğaz kaslarının baskısıyla sikimin başını ezmesinin hazzını yaşadım. Çırpınmaya başlayınca çıkardım,

Nefes nefese kalmış, zorlukla soluk almaya çalışıyordu. Gözlerinden yaş gelmiş, dudaklarının kenarından sıvıları akıyordu. Öyle seksi görünüyordu ki o haliyle… Kendine gelince işine devam etti. Bu kez başına yanaşmadı, taşaklarımı yalıyordu diliyle, yumurtalarımı tek tek ağzının içine alıp emmeye çalışıyordu.

“Yeter artık, ağzına al şunu…” diye inledim. Azgın orospu öyle iyi yapıyordu ki işini… Beni zevkten dört köşe ediyor, ayakta duramayacak şekilde kıvrandırıyordu kaltak… Artık kendisi alabildiği kadar ağzına almaya çalışıyor, içine çekme çeke sikimi somuruyordu.

“Ahhh… Geliyorumm… Başını em orospu… Yarrağımın başını em, vantuzla…” diye inledim saçlarını çekiştirerek… Gözlerini gözlerime dikmiş, bende yarattığı etk**en memnun, sikimin başını ağzının içinde damaklarında ezerek emerken, elleriyle de gövdesini sıvazlıyor, bana otuzbir çektiriyordu.

Sonunda boşalmaya başladım. Büyük bir zevkle, hiç iğrenip kaçınmaya çalışmadan sikimden fışkıran döllerin hemen hepsini yutuyordu. Yutamayıp ağzının kenarından akan spermleri de elinin tersiyle toplayıp tekrar ağzına soktu, diliyle gövdesini yalayıp temizledi.

Ellerinden tutup kaldırdım. Sımsıkı sarılıp öpüşmeye başladık. İri memeleri göğsümde eziliyor, kalçalarını kendime bastırarak avuçlarımla kendime çekip sikime bastırıyordum. Az önce iliğime kadar somurup yumuşattığı sikim, beş dakika sonra tekrar kabarmaya, bacaklarının arasına baskı yapmaya başlamıştı bile…

“Yatak odasına gidelim Kaan…” diye inledi İpek yenge… “Ayakta duracak halim kalmadı, yoruldum. Götür beni…” diyerek boynuma sarıldı.

Dediğini yaptım, kaldırıp kucakladım, öpüşe öpüşe yatak odasına gittik. Yatağın üstüne atıverdim. Kendini yatağa bırakmak üzereyken engel oldum. Belinden tutup yatağın üzerinde domalttım. Arkasına eğilip dilimle amını götünü yalamaya başladım. Başını yana çevirmiş ne yaptığımı görmeye çalışıyordu,

“Hemen mi yapacaksın? Daha yeni boşaldın sen…” dedi inleyerek…

“Beni ihtiyar kocan zannettin galiba…” dedim yalamaya ara vererek… “Nefes aldırmadan sikicem seni… Gerçek yarak yemek neymiş göreceksin.”

“Göster öyleyse…” diyerek başını yatağa gömdü, dilimden aldığı zevke bıraktı kendini… Bir süre yaladıktan sonra doğruldum. Sikimi tutup arkadan etli amcığına sürttürdüm. Dilimle ıslattığım amı içinden akan zevk sularıyla köpürmüş gibi görünüyordu.

Sikimin başını soktum biraz… Biraz daha… İstekle açılan amcığı benim yarrağı içine almaya başladı. Başına kadar çıkarıp yukarıdan koca bir tükrük bıraktım üstüne… Kayganlaşan sikimi tekrar amına gömdüm. Yavaş yavaş kaybolan sikimle beraber ağzımda ıslattığım orta parmağımı İpek’in göt deliğine sokmaya çalıştım.

“Uuuh…” diye inledi. “Ne yapıyorsun Kaan? Delirtiyorsun beni…”

Amına gömülen sikim ortalarına kadar dayanmıştı. Fazla zorlamıyor, tadını çıkara çıkara giriyordum kayganlaşmaya başlayan amcığa… Kalınlığına dayanamıyor gibi inliyor,

“Aahh… Yavaş Kaan’ım… Ohhh…” diye sesler çıkarıyordu. Bu da beni mest ediyordu elbette… Uzanıp gece siyahı saçlarını kavradım, kendime çektim, git gel yapmaya başladım amcığında… Ben amına kökledikçe kavunsu memeler alttan sallanıyordu. Yatağın yanındaki gardrobun kapağındaki kocaman aynada kendimizi seyrediyordum İpek yengeyi sikerken… Güzel bir porno sahnesiydi doğrusu…


Bir on dakika bu şekilde domaltarak siktikten sonra içinden çıktım. Belinden tutup yatağa devirdim, sırtüstü yatırdım. Büyük bir memnuniyetle bacaklarını araladı hemen… Arasına girdim, üzerine uzanırken sikimi tekrar am dudaklarına dayadım. Tekrar içine aldı beni… Gidip gelmeye başladım.

Koca memeler sırtüstü vaziyette yayılmış, fakat büyüklüğünden hala kavun gibi görünüyordu kocaman kocaman… Ben kökledikçe pelte gibi ileri geri gidip geliyordu. Arada eğilip onları yalamayı, uçlarını somurmayı da ihmal etmiyordum. Bacaklarını kaldırıp omuzlarıma aldım, amcığı iyice meydana çıktı, arkasındaki deliği de tabi… Amından sızan zevk suları orayı da sırılsıklam yapmıştı. Amından çıkıp sikimin başını o ıslak deliğe dayadım.

“Aç bacaklarını yavrum…” dedim sertçe… “İyice aç, götüne rahat gireyim… Götünden siktiğim, fahişem…”

“Yapmaa… Sakın… Aaahhh…” diye mırın kırın itiraz edecek oldu, dinlemedim, eğilip dudaklarına yumuldum, susturdum onu… Zaten amdan çıkmış kaygan sikim biraz zorlanarak da olsa ıslak göt deliğine gömüldü bu kez…

Doğrulup dizlerini tuttum, götünün yakıcı deliğinde gidip gelmeye başladım. Ara ara elimi amına atıyor, klitorisini parmaklarımın arasında ezdikçe zevkten kendinden geçiyordu.

“Kaann… Kaan… Çok güzel… Oohhhh…” diye feryatlar koparıyordu kadın… Bir yandan götünden sikilmek, bir yandan klitorisinin okşanması kendinden geçiriyordu. O inledikçe ben de yükseliyordum onunla beraber…

Metin abimin karısı İpek artık benim tombul orospum olmuştu. Azgın karı orgazma yaklaştığında kasılmaya başladı. Daracık göt deliğinin kasıldıkça daralması beni de mahvetti. O boşalmaya başladıktan sonra ben de götünün derinliklerine boşalttım yükümü…

İliklerime kadar boşaldıktan sonra sikimi çıkarıp yana devrildim. Bir süre yan yana, nefes nefese yatakta serilip kaldık.

Biraz dinlenip kendimize gelince ilk harekete geçen İpek oldu. Dudaklarıma yumuldu, çenemi, gıdımı, boynumu öpücüklere boğdu. Öpe öpe göğüs uçlarımı, karnımı, göbek deliğimi gezindi. Eliyle yarı sert sikimi okşuyordu bir yandan… Sertleşmeye başlamıştı yine benim yorgun savaşçım…

“Harikasın Kaan…” diyordu. “Hiç inmek bilmiyor sanki seninki… Çok güçlüsün. Metin abin senin yarın kadar sikebilse beni… Ne mutlu olurdum bilsen…”

“Sen müşterimsin yenge…” dedim ben de keyifle… “Müşterilerimi memnun etmek benim görevim…” Ellerimi başımın arkasında kavuşturmuş, keyfime bakıyordum. Benim azgın tombulum gerekeni yapıyordu ben keyif çatarken…

“Yenge deme bana Kaan… Benim kocam sensin artık… Bugün bu koca canavara öyle ihtiyacım vardı ki…” dedi sikimi eliyle kavrayıp… Eğilip başını öptü sikimin, başını ağzına aldı. Biraz emdi. Çıkarıp,

“Biliyor musun? Kapımda seni gördüğümden beri bunun hayalini kurdum hep… İkimiz yalnız koca evde… Metin abin, koca moruk yok… İkimiz… Bunu yapmayı öyle istedim ki… Ohhh… Erkeğim benim… Koca siklim…”

“Öyle azdırdın ki beni yenge… Terslersin diye korktum başlarda… Metin abinin haberi olur, rezil olurum diye korktum. Ama sonunda dayanamadım.”

“Terslemek mi? Deli çocuk… Tersleyecek olsam sütyensiz çamaşırsız durur muydum senin yanında? Bu odada, sen kapıdan seyrederken çırılçıplak soyunur muydum sanıyorsun?” Şaşırıp kaldım,

“Ne yani? Seyrettiğimi biliyor muydun?” Yine kahkaha attı…

“Aynadan görünüyordun aptal… Sikecek gibi bakıyordun bana… Aslında orda saldırırsın, yatağa atarsın diye bekledim ama… Yapmadın.”

Konuşmayı bıraktı, sikimi ağzına aldı, emmeye, yalamaya başladı. Bacağını tutup üstümden aşırtmaya çalıştım, ne yapmak istediğimi anladı. Kalkıp dizlerini başımın iki yanına koydu, sikimi yalamaya devam etti. 69 pozisyonundaydık. O beni yalarken, ben de tepemde, yüzüme dayanmış etli amını yalıyordum.

Aldığı zevke dayanamıyor, kendini bırakıp ağzımın üstüne oturuyordu o etli amcığıyla, beni nefessiz bırakıyordu. Ellerimle kalçalarını tutup kaldırmaya, nefes almaya çalışıyordum. Biraz kalkınca dilimi iyice suları akmaya başlayan amının içine içine sokup suyunu içiyordum.

İki elimle kalçalarına yapışmış yoğuruyor, çekiştiriyor, dilimle boydan boya yaladığım amını geçip götünün deliğini yalamaya çalışıyordum. Az önce siktiğim götünü yalıyordum çekinmeksizin…

İpek aldığı zevkle daha bir iştahlı yalıyordu sikimi… Islak, sıcacık ağzının içinde emilirken zevkten kendimden geçiyordum ben de… İyice sertleşmiştim,

“Tamam artık canım… Hadi üstüne otur şunun… Sen sik beni biraz da…”

Kalktı, sırtı bana dönük üstümde ilerledi. Sikimin üzerine gelince tutup hizaladı deliğine ve oturmaya başladı. Anında etli amına gömüldü sikim,

“Ohhh… Dünya varmış” diyerek bir kaç saniye hareketsiz durdu, tadını çıkardı.

Benim de sikim bayram ediyordu. Etli amcığın içine gömülmüş sikim, kaygan duvarlar tarafından sımsıkı sarılmış vaziyette, zevk suları taşaklarıma kadar akıyordu, hissediyordum.

Ellerini arkaya atıp göğsümden destek alarak biraz kaykıldı sikimin üstünde… Ben ellerimi uzatıp memelerini avuçlamaya, zevk vermeye çalışırken o da minik minik sikimin üstünde inip kalkıyordu keyifle…


“Bırak kendini arkaya… Üstüme yat…” dedim. Kendini bıraktı. Sikimi sonuna kadar içine almış vaziyette, başını yana çevirmiş öpüşüyorduk. Yorulunca doğruldu, öne eğildi, bacaklarıma tutunup sikimin üstünde inip kalkmaya başladı.

Yine ellerimi başımın altına kavuşturmuş, müşterimin karısının sikimin üstünde dans etmesini izliyordum. O zıpladıkça kalçaları kasıklarımda şaplıyor, minik göt deliği bir görünüp bir kayboluyordu.

Birden başucundaki etajerin üzerinde duran telefonu çalmaya başladı. Zevkimin yarıda kesilmesine öfkelenmiş küfürler ederek uzanıp telefonu aldım, İpek’e verdim telefonu… Arayan kocasıydı. Açmadan önce sikimi çıkardı içinden, bana doğru dönüp tekrar üstüne oturdu dudaklarını ısıra ısıra…

“Efendim Metin?” diyerek açtı telefonu… Metin abinin sesi duyuluyordu,

“Karıcım, işimiz erken bitti, dönüyorum. Akşama evdeyim, benim için hazırlan. Canım seni çekmeye başladı. Buradaki karılara baka baka yarak kalktı, inmiyor. Bu gece seni sikicem.” diyordu.

“Ay, terbiyesiz kocam benim… Çok yoruldum ben… Belki bu akşam yapamayız” dedi sevgili karıcığı… Gözleri yarı kapalı, zevkten bayılmak üzereyken sikimin üstünde minik minik yaylanıyordu bunu söylerken…

“Yaparız yaparız… Hele ben geleyim, yorgunluğunu alırım senin… Masaj yaparım sana… Sabaha kadar sikmek istiyorum seni…” diyordu Metin abi…

“Sabaha kadar mı? Gerçekten mi? Oh, kocacığım benim… Sabaha kadar sikeceksin beni öyle mi?”

“Amına koyucam senin aşkım…” dedi Metin abi… Sonra da aklına geldi herhalde, “Şu televizyon işi ne oldu? Kaan geldi mi?” diye sordu.

“Geldi geldi, merak etme… Ama dediğin kadar varmış. İşini çok iyi yapıyor gerçekten… Çok iyi yaptı, çok güzel yaptı hem de… Her işten anlıyor çocuk… Eskisinden daha iyi şu anda…” dedi.

O konuşurken ben alttan alttan inip kalkıyor, minik minik amını pompalıyordum İpek yengemin… Ses çıkarmamaya çalışıyordum ama İpek dayanamıyor, ara ara “Ahhh… Uhhh…” diye iniltiler kaçırıyordu ağzından…

“Hayrola karıcığım? Niye inliyorsun, hasta mısın?”

“Yok aşkım… Hem konuşuyorum, hem evi temizliyorum. Sabahtan beri kıçımı bir yere koyamadım, çok yordu beni…” derken belini kaldırmış, kıçını sikimin üstüne koymaya çalışıyordu orospu…

Ağzını telefondan çekip diliyle elini kocaman yaladı ıslattı. Sonra da tükürüklü eliyle sikimi kavrayıp kayganlaştırdı, götüne almaya çalıştı. Dudaklarını ısıra ısıra alçaldı yavaşça… Az sonra sikimin başı götünün deliğini fethetmiş vaziyetteydi. Telefonun ahizesini kapatıp işveli işveli güldü bana,

“Sonunda kıçımı koyacak bir yer buldum Kaan…” dedi. Sıcacık büzüğü sikimi sımsıkı sarmış, zevkten ölüyordum o anda,

“Terbiyesiz karı… Otur bari dibine kadar da, ben de sikimi koyacak yer bulayım.” dedim dişlerimin arasından fısıldayarak…

Kocası telefonda gittiği yerleri, yaptığı işleri anlatırken abuk abuk, İpek dediğimi yaptı, sikimin tamamını götüne aldı. Oturup kalkmaya başladı. Arada çıkarıyor, elini tükürükleyip sikimin başına sürüyor, tekrar içine sokuyordu kaygan kaygan…

“Çok iyi çocuk şu Kaan ya...” diyordu kocası… Telefonun hoparlörünü açmıştı azgın karısı… İyi çocuk Kaan’ın sikinin üstünde yaylanırken kocasının sesini bana dinletiyordu. Telefonu da benim göğsüme bırakmıştı bu arada,

“Bak bir kere söyledim, hemen gelip yapmış televizyonu, bizi televizyonsuz bırakmadı sağ olsun… Aferin çocuğa… Karıcığım, aman iyi davransaydın bari, ikramda falan bulunsaydın Kaan’a…”

Karıcığı gözleri zevkten yarı kapalı, dudaklarını ısırarak sikimin üstünde oturup kalkıyordu,

“Merak etme kocacığım… Çok iyi ikramda bulundum senin Kaan’a… Çok memnun kaldı. Merak etme sen… Çok iyi ağırladım ben onu…” Gerçekten çok iyi ağırlamıştı beni, yalan değildi.

“Hadi karıcım, akşama görüşürüz. Unutma dediklerimi… Sabaha kadar seni sikicem bu gece…”

“Yorulmazsam sikersin. Hadi iyi yolculuklar…” diyerek kapattı telefonu İpek… Karı koca arasındaki bütün mahrem konuşmalarına şahit olmuştum. Bakıştık, sırıttı bana,

“Sabaha kadar sikicekmiş beni yarım porsiyon…” dedi. Götünden çıkardı bu arada sikimi, amına aldı yavaşça kaydırdı içine…

“Biraz zor siker kocan…” dedim alttan amını tokmaklarken… “Sikişecek hal bırakmam sende… Ben de akşama kadar sikicem seni…”

“Sik…” diye inledi… “Akşama kadar sik… Ohhh… Kocam gelsin, onun yanında sik beni… Sünepenin yanında… Sabaha kadar sik aşkım… Erkeğimm…”

Ellerini göğsüme dayamış, oturup kalkmaları hızlanmıştı bunları söylerken… Dudaklarını ısırıyor, uzun siyah saçlarını sağa sola sallayarak üstümde zıplıyordu. Ara ara boşaldığını, orgazm olduğunu sikimdeki kasılmalarından anlıyordum.

“Boşalmak üzereyim İpek…” dedim. Korkunç zevk alıyordum. Tombul orospum beni zevkten delirtiyordu her seferinde…

En zirveye ulaşırken kalktı üstümden, yatağın kenarına geldi. Beni de elimden tutup kenarda oturur vaziyete getirdi. Ne yapmak istediğini anladım. Ellerimi arkaya dayayıp kendimi onun becerikli dudaklarına, ellerine bıraktım.

Koca memelerinin arasına soktu ıslak sikimi, iki yandan sıkıştırdı, oturup kalkmaya başladı. Sanki amcığının içindeymiş gibi iki tombul meme arasında kaygan kaygan gidip gelmeye başladı sikim… Bu arada başını eğmiş, sikimin kafasını dudaklarının arasına kıstırmış, ağzının içinde vakumluyordu bir yandan da…

“Ahhh…. Orospum benim… İpek yengem… Fahişem…” diye böğürerek boşalmaya başladım.

Büyük patlama bu olmalıydı. Sanki o gün hiç boşalmamışım gibi döllerim fışkırıyordu. Gözleri, yüzü, ağzı bembeyaz döl içinde kaldı. Sona doğru başını ağzına aldı, son kalanları da eme eme bitirdi, yuttu hepsini… Resmen bitirdi beni fahişe…

Kendimi yatağa attım, biraz dinlendim. O da geldi, yanıma uzandı. Yorgun argın birbirimizi okşuyor, öpüşüyorduk yattığımız yerde… Saat beş olmuş, artık toparlanma vakti gelmişti. Kalktık, banyoya gittik. Yerinden çıkardığım musluk hala bıraktığımız yerdeydi, sular vanadan kesik…

Alelacele musluğu yerine takıp suyu açtım. Yıkanmaya başladı. Duşakabinin yanında onu izliyordum. Köpüklerle kaplanan balık eti bedeni yuvarlacık hatlarıyla öyle çekici, öyle seksi görünüyordu ki…

Köpükleri bütün vücuduna yayan, köpüklü amcığını okşayan tombul ellerinin görüntüsüne dayanamadım, ben de yanına girdim. İki çıplak, birbirimizi köpüklemeye, okşamaya başladık. İpek benim tekrar sertleşen sikimi okşadı, ben onun tombul etli amcığını sevdim…

Kaygan bedenlerimizin verdiği şehvet duygusu tekrar yükseldi ikimizde de… Bataryaya doğru domaltıp tutunmasını sağladım. Elini arkaya atıp köpüklü elleriyle sikimi iyice köpürttü. Yağ gibi kayan sikim bir anda arka deliğini yardı geçti, dibine kadar gömüldü.

Kayganlığın verdiği özgürlükle rahatça gidip geliyordum arkasında… Belinden tutmuş, şaplata şaplata sikiyordum azgın orospumu… Öyle azgındı ki, kocasının dediği gibi, sabaha kadar ikimiz birden siksek hayır demeyecekti kaltak…

“Ohh… Kaan… Sik beni aşkımm… Sookkk… Daha hızlı… Kocam benim… Erkeğimm… Ohhh…”

İnlemeleri banyonun fayanslarında yankılanıyor, bana daha çok gaz veriyordu. Beş on dakika siktim götünü bu şekilde ve sonunda yine götüne boşaldım. Biraz yumuşayan sikimi çıkardığımda götünün deliğinden akan spermlerim köpüklere karışarak bacaklarından aşağıya süzülüyordu.

“Teşekkür ederim İpek…” dedim arkasından sarılarak, memelerini okşayarak… “Her şey için… Bana yaşattığın zevkler için… İkramların için…”

Ben banyodan çıkıp giyinmeye giderken o da köpükleri durulamaya çalışıyordu bedeninden… Durmaksızın seviştiğimiz zaman içinde artık kuruyan giysilerimi alıp giyindim. Gitmek üzereyken banyodan geldi, üzerinde kısacık banyo havlusunu sarınmış olarak…

Boynuma sarıldı, vedalaştık, öpüştük. Hala ateşli, hala istekliydi. Kollarını sımsıkı sarmış, dilini ağzımın içine sokuyor, dilimi okşuyordu öpüşürken… Elini havluya atıp çözdü, çırılçıplak kaldı kollarımın arasında…

“Gitme Kaan…” diye inledi yalvarırcasına… “Benimle kal ne olur… Seviş benimle…”

Kollarını zorla boynumdan çözdüm, kendimi kurtardım. Tulumun cebinden kartımı çıkardım.

“Telefon numaram burada İpek…” dedim. “Canın ne zaman isterse ara beni, koşa koşa gelirim. Bundan sonra benim de karımsın sen…”

“Tamam kocacığım…” diyerek öptü beni tekrar, vedalaştık, çıktım.

Bir kaç ay her fırsat bulduğumuzda gizli gizli buluştuk İpek’le… Bol bol seviştik. Ne o doyuyordu sevişmeye, ne ben… Hiç bir isteğime hayır demeyen, neredeyse nemfomanyak bir kadındı o… Her erkeğin rüyası…

Ve sonunda Metin abi öğrendi yediğimiz naneleri… Seviştiğimiz günlerde farkında olmadan çıkardığımız sesler alt üst komşuları rahatsız etmiş ki, Metin abiye söylemişler. Televizyon arızası var diyerek eve çağırdı beni… İkimizi karşısına alıp bombayı patlattı,

“Ne yaptığınızı biliyorum çocuklar…” İpek’le birbirimize baktık, iki suç ortağı… “Daha o ilk gün, İpek benimle telefonda konuşurken çıkan seslerden anladım ne yaptığınızı…” Söyleyecek hiçbir şeyimiz yoktu. Başımız öne eğik bekledik.

“Merak etmeyin.” dedi gülümseyerek… “İpek’le evlenirken aramızdaki onbeş yaş farkı gözüme almıştım ben… Bir gün bunun olacağını biliyordum zaten… Gün gelecek, genç, istekli karımı doyuramayacaktım. Benim şeker hastalığı da o günü çabuklaştırdı biraz…” Hayretler içindeydim, kulaklarıma inanamıyordum. Nasıl bir adamdı bu Metin abi?

“Sen iyi bir delikanlısın Kaan… Seni özellikle seçtim. Karıma uygun, onu cinsel yönden doyuracak güçlü bir erkeksin sen… Dürüst, delikanlı, sır saklayan, sırrımızı ele vermeyecek birisin. Televizyon kendisi bozulmadı aslında, ben bozdum. Karımla ikinizin, ateşle barutun bir araya gelmesi için… İyi ki yapmışım. Sayende karım çok mutlu…”

“Metin abi…” diyecek oldum, susturdu beni…

“Yalnız, komşular huylanmaya başladı. Öyle bir sevişiyorsunuz ki, ortalık yıkılıyormuş. Zor ikna ettim, yanlış duymuşsunuz, karım film seyrediyor filan dedim. Ne kadar inandılarsa… Bana kalırsa artık gündüzleri buluşmayın. Sen akşamları gel Kaan… Ben evdeyken… Hem yemek yeriz güle oynaya, hem İpek’le istediğinizi yaparsınız.”

Şaşkınlığı atlatan İpek elimi tuttu. Dudaklarına götürüp parmaklarımı öptü. Kocasına döndü sonra,

“Teşekkür ederim aşkım… Senin gibi koca zor bulunur.” dedi.

“Görevim canım… Bir koca olarak seni mutlu etmek benim görevim… Belki… Bazen… Arada bir beni de yanınıza alırsınız, olmaz mı? Üçümüz beraber… Size ayak uyduramam ama, çalışırım yine de…”

Öyle yaptık biz de… Üç kişilik bir aile olduk. İpek iki kocalı bir kadın artık… Genelde ikimiz sevişiyoruz kıyasıya, bazen kocası da katılıyor bize… İki erkek bir yatakta kadınımızı mutlu etmek, sike doyurmak için çalışıyoruz.
Published by adem66
5 years ago
Comments
2
Please or to post comments
zilan69 5 years ago
Güzel hikaye, iyi kaleme alinmis..Emegine saglik.
Reply
sexpolaris
sexpolaris 5 years ago
Güzel hikaye ellerine sağlık
Reply