Efendim Zeynep'i De Böyle Becerseniz Keş

Önümde kalcasını kaldırmış becerilip inlerken başını geriye doğru çevirmeye çalışarak , kücük bir kız gibi sessizce mırıldanıyordu :
"Efendim!!!"
"Ne var?"
"Efendim şu kursta tanıştığım Zeynep var ya?"
"Hmmm şu tatlı kız. Hani şu hoşlandığın"
"Ah..Efendim şimdi o burada olsa ve siz onu şu an beni becerdiğiniz gibi beceriyor olsaydınız , değil mi Efendim?"
"Mmmm"
"Altınızda inlerdi Efendim. Bembeyaz bir teni var. "



Kölemin saygısını yitirmeden hissettiklerini paylaşmasına izin veriyorum cogu kez. İzin vermekten öte, uygun ortam sunuyorum. Kendini özgür hissediyor, ama yine de izin alırcasına çekinerek başlıyor konuşmaya. O tatlı, o duygusal, hayata karşı duruşu sağlam, egolarından cogu kez siyrilmayı başaran (zaman zaman saçmalamalarına devam etse de) küçük kızım bazen erotik coşkularını serbest bırakıyor. Bu onun en sevdiğim hali!

O bilinçaltının karanlık delhizleri var ya, işte onların kapısını sonuna kadar açıyor, işte o an grotesk kelebekler uçarak çıkıyor o karanlıklardan dışarı. Özgürlük böyle bir his işte. Bir kölenin özgürlük paradoksu burada kendini en bariz gösteriyor. Hem bir köle ama aynı anda kendi kendineyken bile dile getirmediği şeyleri Efendinin yanında özgürce dile getiriyor. İşte o an ne kıskançlık var, ne sentetik sıradan bir fantazi diyaloğu var, ne de Efendi'ye yaranma ikiyüzlülüğü var... Katıksız bir özgürlük ve arzu dünyasının somutlaşması sözkonusu. O an , Zeynep dediği kızı elinden tutup odaya çekebilecek bir güçlü arzu...
Published by active_v4
10 years ago
Comments
Please or to post comments