Utanç Veren İlişki - 2
Sigarasını yakarken ellerini çakmağın ateşine siper ettiğinde ilk defa tenlerimiz birbiri ile temas etti. Eli ateş gibi yanıyordu, sigaranın ilk dumanını içine çekerken hafif pembe rujlu dudaklarının titrediğini gördüm.
-“Çocuklar evdeyken sigara yaktım, kusura bakmayın.”
dedim kendime gelmeye çalışarak...
-“Çocuklar okulda, evde kimse yok, merak etmeyin”
diye yanıtladı beni… Sesi az önceki gibi yüksek perdeden değil sanki fısıldayarak çıkmıştı, bir gizi paylaşır gibi, bir suç ortağıymış gibi. Bir an aklımdan kalkıp şuracıkta bu kadına zorla sahip olmaya çalışsam diye geçti, tartışmaların, kavgaların eksik olmadığı bu eve komşular yine kavga var diye yardıma bile gelmezler diye geçirdim içimden... Neden evde yalnız olduğumuzu üstüne basarak söyledi acaba düşüncesi de kurt gibi içimi kemirmeye başladı bir yandan, sonra aklımdan geçenlerin ne kadar kötü şeyler olduğunu fark ettim. Her yeri kapalı bir kadının sadece yüzünü ve file çoraplı ayağını görüp ihtirasa kapılmış, elinin elime değmesinden tahrik olmuş ve sertleşmiştim, kendimden ve kirlenmiş zihnimden tiksindim. Sessizliği Ela bozdu, o yumuşacık, boğuk, son derece seksi bulduğum sesiyle,
-“Kahve yapıyorum kendime... Sen… Sen de içer misin?”
diye sordu. Bir anda senli benli olması yine içimdeki şehveti coşturmuştu.
-“İçerim, senin elinden kahve içmek iyi gelecek.”
dedim. Kahve de laf mı, zehir olsa içerdim onun elinden… Koca evde ikimiz yalnızdık ve aramızdaki gergin atmosfer git gide elektrik yüklü bir hal alıyordu, erotizm vardı havada, başını kaldırıp bir an yüzüme baktı, yanakları kızarmış, utanmış gibiydi, sigarasından aldığı nefesi koyuverdi, o şeklinde büzdüğü pembe, ürkek ceylan gibi titreyen dudaklarından çıkan sigarasının dumanı bir sis gibi güzel yüzünü kapladı. Ocakta kahveyi yaparken pencereden vuran güneş çarşafının içindeki hatlarını belli ediyordu. Bacakları, basenleri, kalçalarının genişliği, memelerinin yuvarlaklığı, belinin inceliği, Ela’yı santim santim inceliyordum, sertleşmiş aletim kumaş pantolonumda çadır kurmuştu, aletimin baskısından bacaklarımı ayırmış sere serpe oturuyordum. Kahveleri getirip önüme koyarken aletimi fark etmiş olsa gerek ürkek bir kuş gibi tedirgin, telaşla çekilirken o panikle ayağıma bastı, babet çorabımdan açıktaki tenime onun çıplak ayakları temas etmiş, bembeyaz yüzü kıpkırmızı kesilmişti.
-“Kusura bakma, görmedim.”
diyerek acele ile kendi sandalyesine oturdu. Ne olacaksa olsun istiyordum, kahvenin yanında su getirmeyi unuttuğunu fark edip,
-“Suları da ben doldurayım o zaman”
diyerek ayağa kalktım. Aletimi kaldırmış olduğumu fark etmemesi artık imkansızdı, tezgâhta suları doldurup masaya getirdiğimde yine sarsıldım, Ela otururken çarşafının etek kısmını ayaklarının üstü görünecek kadar, neredeyse dizine yakın bir hizaya yukarı çekmiş, siyah file çoraplı düzgün bacaklarının güzelliği biraz daha ortaya çıkmıştı. Suyunu uzatırken eli yine elime temas etti, bundan cesaret alıp ona yakın olan sandalyeye oturdum, kahvemden bir yudum aldım, fincanı bırakırken masadaki çay kaşığını bilerek yere düşürdüm, dizimi yere bırakarak kaşığı almak üzere yere doğru eğildim. İkimizin de nefes alış verişi hızlanmıştı, tam ayaklarının dibindeydim, yüzümü tek çıplak gördüğüm yerine, siyah file çorap içindeki bembeyaz ayacığına yaklaştırdım, onca yaklaşmama, ayaklarına kapanır vaziyette önünde eğilmeme rağmen ayağını çekmedi, ben de bundan cesaret alıp iki elimle ayağını hafifçe tuttum. Heyecandan ölecek gibiydim, her an çay bardağını başımdan aşağıya dökecek diye bekledim, tık bile çıkmadı, iki elimle ayağını tutup yüzüme yaklaştırdım, ojeli ayak parmaklarından öptüm, yine ses çıkarmadı, parmaklarını çorabın üstünden öperek yalayarak ayak bileklerine, oradan da baldırlarına kadar ilerledim, bacakları titriyordu, bacaklarını aralayıp çarşafını dizlerine kadar açtım, file jartiyer çorapları dizlerinin üzerine kadar çıkıyor, geniş dantellerde sona eriyor, jartiyer çorabın dantellerinin bitiminden iç çamaşırına kadar bembeyaz sütun gibi baldırları görünüyordu. Dizlerini öpmeye başladım, off… Benim mi dudaklarım sıcak, onun mu teni yanıyor bilemedim, ikimizi de alevler sarmıştı o anda, dizlerini öpünce eğildi, elleriyle iki yanağımdan tutup başımı kendine doğru kaldırdı, yüzüme bakıp
-“Yapma…”
diye inledi fısıltıyla…
-“Dur artık yalvarırım yapma. Sana karşı koyamıyorum.”
-“Karşı koymanı istemiyorum zaten…”
diye yanıtladım yine aynı tonda fısıldayarak…
-“Kendini bana bırak yeter… Sevişmenin zevkine var, bırak ne olur seni seveyim, zincirlerini kır bu gün… Sen de istiyorsun bunu Ela, en az benim kadar sen de istiyorsun.”
Dizlerimin üstünde yükseldim, arzuyla titreyen etli, çilek kokulu dudaklarına bir öpücük kondurdum, önce sımsıkı kapattı dudaklarını sonra gözlerini kapatıp teslim oldu, öptüm, öptüm. Dilimin ucuyla kuruyan dudaklarını yalayınca hazla aralandılar, o mis gibi kokan ağzının içine dilimle daldım, dilini okşadım, yanaklarımı tutan ellerinin kasıldığını hissettim. Kara çarşafıyla erkeklerin yanına bile çıkmayan, tokalaşmak için elini bile uzatmayan, tutucu, ürkek, utangaç, çekingen kadın şimdi büyük bir açlıkla öpüşüyordu benimle, öpüşmek ne kelime dillerimiz savaşıyordu adeta. Neden sonra dudaklarımı onun aç dudaklarından kurtarıp biraz geri çekildim, dakikalarca öpüp emdiğim etli dudaklar şişmiş, kabarmış titriyordu, gözleri dumanlanmış, arzuyla, içinde çağlamaya başlayan şehvetin ateşiyle kısılmışlardı. Yüzüne, gözlerinin içine bakarken ellerimi önce basenlerine sonra külotunun bel kısmına kadar götürdüm, külodunu çıkarmak için aşağı doğru çekmeye başladım, bunca yıldır kocasından başkasının dokunmadığı yerlerinde bir yabancının elleri dolaşıyordu. Kalçası ile sandalyenin oturağı arasında sıkışan külodu çıkmak üzereydi, birazdan en mahrem yeri bir yabancının gözlerinin önünde sergilenecekti. İçimde bunca ileri gitmemize, adeta şehvet patlaması yaşamamıza rağmen yine de bana tepki gösterecek, külodunu çıkarmama izin vermeyecek korkusu vardı ama o da heyecan içindeydi, zevk alıyordu, o da benim gibi yasak zevklerin ihtirasına kaptırmıştı kendini. Kocası uzun zamandır evde yoktu, yapayalnızdı, ben ne kadar bir kadınla sevişmenin açlığını çekiyorsam o da bir erkekle sevişmeyi, sevilmeyi, doyuma ulaşmayı en az benim kadar istiyordu.
Yabancı bir erkeğin ellerinin namusunu okşamasına karşı tepkisi, kalçasını hafifçe kaldırıp külotunun çıkmasına izin vermek oldu, dizlerinden aşağı sıyırıp tek tek ayaklarını tutup kaldırarak çıkardım külodunu, burnuma dayayıp amının kokusunu derin bir nefesle içime çektim yüzüne bakarken, ıslaklığını hissettim dudaklarımda, amından süzülen zevk sularının kokusunu aldım. Bacaklarındaki siyah jartiyer çoraplarla aynı seksilikte siyah tülden minicik bir kumaş parçasıydı öptüğüm, kokladığım, başım dönüyor, kendimi cennette hissediyordum, aslında Ela’da benden farksızdı. Kömür karası gözlerinde korku, şehvet, pişmanlık birbirine karışmıştı, onu ürkütmemeye çalışarak ağır çekim hareket ederek parmaklarımı araladım, ipeksi siyah tül külodu parmaklarımın arasından sıyrılıp yere düştü. Minicik ayaklarından tutup kaldırdım, siyah jartiyer çoraplı bacaklarını omuzuma yerleştirip kalçalarını sandalyeden kendime doğru çektim, şimdi sandalyesinden bana doğru yayılmış, arzuyla şişip dudakları kabaran amının tüm güzelliği ortaya çıkmıştı. Başımı iki yana çevire çevire dudaklarımı dizlerinden içeriye doğru okşayarak ilerlettim, jartiyer çorabın dantellerini geçip çıplak teninin sıcaklığını dudaklarımda hissettim.
-“Ahh…”
diye bir inleme koptu dudaklarından, saçlarımı kavrayan elleri kasıldı, ince uzun parmaklarını saçlarımın arasında dolaştırırken aldığı zevkin etkisiyle beni kendine çekmeye başladı, kendimi ona bıraktım, dudaklarımla uyluklarını, çıplak tenini öperek, dilimin ucuyla yalayarak başımı olmasını istediği yere yönlendirmesine izin verdim, az sonra benim dudaklarım ve onun kabarmış am dudakları birleşmişti. Başımı iyice amına yakınlaştırıp ıslanmış am dudaklarının tadına baktım, derin bir inleme sesi çıkardı, daha dilim değer değmez orgazm olmuştu. Amını, amının dudaklarını, amının içini, amından akan sularını uzun uzun yaladım, çizgi şeklindeki amcığı kabarıp dış dudakları açılmıştı, üst tarafta klitorisinin istekle kabardığını görebiliyordum, pespembeydi amcığının içi, ıslaktı, parlıyordu, dilimin ucuyla o kabarık klitorisine dokundum, minik minik yaladım.
-“Ohhh… Ovvvv… Mmmm….”
sertleşmiş bızırıyla uğraşırken sürekli inliyor, saçlarımı çekiştiriyordu, hele dudaklarımı o noktaya gömüp çekiştirerek emmeye başladığımda iyice delirdi. Şehvet denizinin dalgalarına kapılmıştık, sandalyede biraz daha kaydırıp bacaklarını kaldırdım, hiç dokunulmamış arka deliğinde dilimi gezdirdim, dilimle deliğini zorladıkça iniltileri sıklaşıyor, kalçalarını öpüyor, iki deliği arasındaki boşluğu yalıyordum. Kaçıncı orgazmını yaşıyordu bilmiyorum, bacaklarının arasında kafamı sıkıştırıp biraz dinleniyor, orgazm kasılmaları biraz durulunca bacaklarını büyük bir şehvetle olabildiğince ikiye ayırıp amını bana, dilime teslim ediyor, sürekli yalanmak istiyordu.
Ayağa kalktım. Pantolonumu çözmeye başladım. Gözlerimi onun güzelliklerinden, bana sergilediği şehvet dolu manzaradan ayırmıyordum bunu yaparken, oturduğu sandalyede iyice kaykılmış, beline kadar sıyrılmış kara çarşafıyla, ikiye ayrılmış jartiyer çoraplı bacaklarıyla, az önce sularını akıttığım pamuk gibi beyaz, yalanmaktan ve zevk sularının etkisiyle parlayan şişkin amcığıyla harika görünüyordu. Kömür karası gözlerini kocaman açmış, ortaya çıkacak aletime dikkat kesilmişti, külodumu da pantolonla beraber indirince o iri iri açılmış gözleriyle dışarıya fırlayan taş kesilmiş penisime baktı ve o gözlerdeki beğeni, şaşkınlık ifadesini gördüm. Kedinin ciğere baktığı gibi bakıyordu kasıklarıma, yaşanacak zevklerin haberini alan ve taş kesilen sikime bakıyordu.
-“Çocuklar evdeyken sigara yaktım, kusura bakmayın.”
dedim kendime gelmeye çalışarak...
-“Çocuklar okulda, evde kimse yok, merak etmeyin”
diye yanıtladı beni… Sesi az önceki gibi yüksek perdeden değil sanki fısıldayarak çıkmıştı, bir gizi paylaşır gibi, bir suç ortağıymış gibi. Bir an aklımdan kalkıp şuracıkta bu kadına zorla sahip olmaya çalışsam diye geçti, tartışmaların, kavgaların eksik olmadığı bu eve komşular yine kavga var diye yardıma bile gelmezler diye geçirdim içimden... Neden evde yalnız olduğumuzu üstüne basarak söyledi acaba düşüncesi de kurt gibi içimi kemirmeye başladı bir yandan, sonra aklımdan geçenlerin ne kadar kötü şeyler olduğunu fark ettim. Her yeri kapalı bir kadının sadece yüzünü ve file çoraplı ayağını görüp ihtirasa kapılmış, elinin elime değmesinden tahrik olmuş ve sertleşmiştim, kendimden ve kirlenmiş zihnimden tiksindim. Sessizliği Ela bozdu, o yumuşacık, boğuk, son derece seksi bulduğum sesiyle,
-“Kahve yapıyorum kendime... Sen… Sen de içer misin?”
diye sordu. Bir anda senli benli olması yine içimdeki şehveti coşturmuştu.
-“İçerim, senin elinden kahve içmek iyi gelecek.”
dedim. Kahve de laf mı, zehir olsa içerdim onun elinden… Koca evde ikimiz yalnızdık ve aramızdaki gergin atmosfer git gide elektrik yüklü bir hal alıyordu, erotizm vardı havada, başını kaldırıp bir an yüzüme baktı, yanakları kızarmış, utanmış gibiydi, sigarasından aldığı nefesi koyuverdi, o şeklinde büzdüğü pembe, ürkek ceylan gibi titreyen dudaklarından çıkan sigarasının dumanı bir sis gibi güzel yüzünü kapladı. Ocakta kahveyi yaparken pencereden vuran güneş çarşafının içindeki hatlarını belli ediyordu. Bacakları, basenleri, kalçalarının genişliği, memelerinin yuvarlaklığı, belinin inceliği, Ela’yı santim santim inceliyordum, sertleşmiş aletim kumaş pantolonumda çadır kurmuştu, aletimin baskısından bacaklarımı ayırmış sere serpe oturuyordum. Kahveleri getirip önüme koyarken aletimi fark etmiş olsa gerek ürkek bir kuş gibi tedirgin, telaşla çekilirken o panikle ayağıma bastı, babet çorabımdan açıktaki tenime onun çıplak ayakları temas etmiş, bembeyaz yüzü kıpkırmızı kesilmişti.
-“Kusura bakma, görmedim.”
diyerek acele ile kendi sandalyesine oturdu. Ne olacaksa olsun istiyordum, kahvenin yanında su getirmeyi unuttuğunu fark edip,
-“Suları da ben doldurayım o zaman”
diyerek ayağa kalktım. Aletimi kaldırmış olduğumu fark etmemesi artık imkansızdı, tezgâhta suları doldurup masaya getirdiğimde yine sarsıldım, Ela otururken çarşafının etek kısmını ayaklarının üstü görünecek kadar, neredeyse dizine yakın bir hizaya yukarı çekmiş, siyah file çoraplı düzgün bacaklarının güzelliği biraz daha ortaya çıkmıştı. Suyunu uzatırken eli yine elime temas etti, bundan cesaret alıp ona yakın olan sandalyeye oturdum, kahvemden bir yudum aldım, fincanı bırakırken masadaki çay kaşığını bilerek yere düşürdüm, dizimi yere bırakarak kaşığı almak üzere yere doğru eğildim. İkimizin de nefes alış verişi hızlanmıştı, tam ayaklarının dibindeydim, yüzümü tek çıplak gördüğüm yerine, siyah file çorap içindeki bembeyaz ayacığına yaklaştırdım, onca yaklaşmama, ayaklarına kapanır vaziyette önünde eğilmeme rağmen ayağını çekmedi, ben de bundan cesaret alıp iki elimle ayağını hafifçe tuttum. Heyecandan ölecek gibiydim, her an çay bardağını başımdan aşağıya dökecek diye bekledim, tık bile çıkmadı, iki elimle ayağını tutup yüzüme yaklaştırdım, ojeli ayak parmaklarından öptüm, yine ses çıkarmadı, parmaklarını çorabın üstünden öperek yalayarak ayak bileklerine, oradan da baldırlarına kadar ilerledim, bacakları titriyordu, bacaklarını aralayıp çarşafını dizlerine kadar açtım, file jartiyer çorapları dizlerinin üzerine kadar çıkıyor, geniş dantellerde sona eriyor, jartiyer çorabın dantellerinin bitiminden iç çamaşırına kadar bembeyaz sütun gibi baldırları görünüyordu. Dizlerini öpmeye başladım, off… Benim mi dudaklarım sıcak, onun mu teni yanıyor bilemedim, ikimizi de alevler sarmıştı o anda, dizlerini öpünce eğildi, elleriyle iki yanağımdan tutup başımı kendine doğru kaldırdı, yüzüme bakıp
-“Yapma…”
diye inledi fısıltıyla…
-“Dur artık yalvarırım yapma. Sana karşı koyamıyorum.”
-“Karşı koymanı istemiyorum zaten…”
diye yanıtladım yine aynı tonda fısıldayarak…
-“Kendini bana bırak yeter… Sevişmenin zevkine var, bırak ne olur seni seveyim, zincirlerini kır bu gün… Sen de istiyorsun bunu Ela, en az benim kadar sen de istiyorsun.”
Dizlerimin üstünde yükseldim, arzuyla titreyen etli, çilek kokulu dudaklarına bir öpücük kondurdum, önce sımsıkı kapattı dudaklarını sonra gözlerini kapatıp teslim oldu, öptüm, öptüm. Dilimin ucuyla kuruyan dudaklarını yalayınca hazla aralandılar, o mis gibi kokan ağzının içine dilimle daldım, dilini okşadım, yanaklarımı tutan ellerinin kasıldığını hissettim. Kara çarşafıyla erkeklerin yanına bile çıkmayan, tokalaşmak için elini bile uzatmayan, tutucu, ürkek, utangaç, çekingen kadın şimdi büyük bir açlıkla öpüşüyordu benimle, öpüşmek ne kelime dillerimiz savaşıyordu adeta. Neden sonra dudaklarımı onun aç dudaklarından kurtarıp biraz geri çekildim, dakikalarca öpüp emdiğim etli dudaklar şişmiş, kabarmış titriyordu, gözleri dumanlanmış, arzuyla, içinde çağlamaya başlayan şehvetin ateşiyle kısılmışlardı. Yüzüne, gözlerinin içine bakarken ellerimi önce basenlerine sonra külotunun bel kısmına kadar götürdüm, külodunu çıkarmak için aşağı doğru çekmeye başladım, bunca yıldır kocasından başkasının dokunmadığı yerlerinde bir yabancının elleri dolaşıyordu. Kalçası ile sandalyenin oturağı arasında sıkışan külodu çıkmak üzereydi, birazdan en mahrem yeri bir yabancının gözlerinin önünde sergilenecekti. İçimde bunca ileri gitmemize, adeta şehvet patlaması yaşamamıza rağmen yine de bana tepki gösterecek, külodunu çıkarmama izin vermeyecek korkusu vardı ama o da heyecan içindeydi, zevk alıyordu, o da benim gibi yasak zevklerin ihtirasına kaptırmıştı kendini. Kocası uzun zamandır evde yoktu, yapayalnızdı, ben ne kadar bir kadınla sevişmenin açlığını çekiyorsam o da bir erkekle sevişmeyi, sevilmeyi, doyuma ulaşmayı en az benim kadar istiyordu.
Yabancı bir erkeğin ellerinin namusunu okşamasına karşı tepkisi, kalçasını hafifçe kaldırıp külotunun çıkmasına izin vermek oldu, dizlerinden aşağı sıyırıp tek tek ayaklarını tutup kaldırarak çıkardım külodunu, burnuma dayayıp amının kokusunu derin bir nefesle içime çektim yüzüne bakarken, ıslaklığını hissettim dudaklarımda, amından süzülen zevk sularının kokusunu aldım. Bacaklarındaki siyah jartiyer çoraplarla aynı seksilikte siyah tülden minicik bir kumaş parçasıydı öptüğüm, kokladığım, başım dönüyor, kendimi cennette hissediyordum, aslında Ela’da benden farksızdı. Kömür karası gözlerinde korku, şehvet, pişmanlık birbirine karışmıştı, onu ürkütmemeye çalışarak ağır çekim hareket ederek parmaklarımı araladım, ipeksi siyah tül külodu parmaklarımın arasından sıyrılıp yere düştü. Minicik ayaklarından tutup kaldırdım, siyah jartiyer çoraplı bacaklarını omuzuma yerleştirip kalçalarını sandalyeden kendime doğru çektim, şimdi sandalyesinden bana doğru yayılmış, arzuyla şişip dudakları kabaran amının tüm güzelliği ortaya çıkmıştı. Başımı iki yana çevire çevire dudaklarımı dizlerinden içeriye doğru okşayarak ilerlettim, jartiyer çorabın dantellerini geçip çıplak teninin sıcaklığını dudaklarımda hissettim.
-“Ahh…”
diye bir inleme koptu dudaklarından, saçlarımı kavrayan elleri kasıldı, ince uzun parmaklarını saçlarımın arasında dolaştırırken aldığı zevkin etkisiyle beni kendine çekmeye başladı, kendimi ona bıraktım, dudaklarımla uyluklarını, çıplak tenini öperek, dilimin ucuyla yalayarak başımı olmasını istediği yere yönlendirmesine izin verdim, az sonra benim dudaklarım ve onun kabarmış am dudakları birleşmişti. Başımı iyice amına yakınlaştırıp ıslanmış am dudaklarının tadına baktım, derin bir inleme sesi çıkardı, daha dilim değer değmez orgazm olmuştu. Amını, amının dudaklarını, amının içini, amından akan sularını uzun uzun yaladım, çizgi şeklindeki amcığı kabarıp dış dudakları açılmıştı, üst tarafta klitorisinin istekle kabardığını görebiliyordum, pespembeydi amcığının içi, ıslaktı, parlıyordu, dilimin ucuyla o kabarık klitorisine dokundum, minik minik yaladım.
-“Ohhh… Ovvvv… Mmmm….”
sertleşmiş bızırıyla uğraşırken sürekli inliyor, saçlarımı çekiştiriyordu, hele dudaklarımı o noktaya gömüp çekiştirerek emmeye başladığımda iyice delirdi. Şehvet denizinin dalgalarına kapılmıştık, sandalyede biraz daha kaydırıp bacaklarını kaldırdım, hiç dokunulmamış arka deliğinde dilimi gezdirdim, dilimle deliğini zorladıkça iniltileri sıklaşıyor, kalçalarını öpüyor, iki deliği arasındaki boşluğu yalıyordum. Kaçıncı orgazmını yaşıyordu bilmiyorum, bacaklarının arasında kafamı sıkıştırıp biraz dinleniyor, orgazm kasılmaları biraz durulunca bacaklarını büyük bir şehvetle olabildiğince ikiye ayırıp amını bana, dilime teslim ediyor, sürekli yalanmak istiyordu.
Ayağa kalktım. Pantolonumu çözmeye başladım. Gözlerimi onun güzelliklerinden, bana sergilediği şehvet dolu manzaradan ayırmıyordum bunu yaparken, oturduğu sandalyede iyice kaykılmış, beline kadar sıyrılmış kara çarşafıyla, ikiye ayrılmış jartiyer çoraplı bacaklarıyla, az önce sularını akıttığım pamuk gibi beyaz, yalanmaktan ve zevk sularının etkisiyle parlayan şişkin amcığıyla harika görünüyordu. Kömür karası gözlerini kocaman açmış, ortaya çıkacak aletime dikkat kesilmişti, külodumu da pantolonla beraber indirince o iri iri açılmış gözleriyle dışarıya fırlayan taş kesilmiş penisime baktı ve o gözlerdeki beğeni, şaşkınlık ifadesini gördüm. Kedinin ciğere baktığı gibi bakıyordu kasıklarıma, yaşanacak zevklerin haberini alan ve taş kesilen sikime bakıyordu.
1 year ago