Karşı Pencere 1

Ertesi gün saat birde kapı çaldı, kapıyı açtım, bu sefer çok daha şık giyinmiştim.

-“oo çok şıkız”

dedi aynı tavırlarla.

-“Her şey senin için”
-“Ne o askerde miyiz?”

dedi. Bende

-“boşuna hayran olduğum kadın değilsin”

diye iç geçirdim. Her söze kendisine dahada hayran bıraktıracak bir cevabı vardı. Bir sürü şey hazırlamıştım,

-“bunlara gerek yok, soğuk ne var”

diye sordu.

-“Tuborg”

dedim. Aldı uzunca içti, üçlü diye adlandırdığımız bir yatağımız vardı, misafir geldikçe onun üzerinde yatardı. Üçlüyü gördü,

-“oo yatakta hazırmış”
-“Her şey senin için”

diye tekrarladım.

-“Senin odana geçelim üçlüyü oraya taşıyabilir misin”

diye hafif alaycı bakışlarla sordu.

-“Bu gün güç bende her şeyi taşıyabilirim”

dedim. Alaycı gülümsemesinin yerini takdir eden bakışlar almıştı, zaten sıcak olan bedenim dahada alevlenmişti. Yatağı odamın yerine boylu boyunca attım ardından üzerine geçti, yanına yaklaştım, ateşlice öpmeye çalışırken kendini geri çekti

-“Hiç konuşmayacağız”
-“Hiç gerek yok”

dedim. Başladık öpüşmeye, yumuşak zemin üzerinde ellerim bellerinde geziniyordu, ne kadar öpüştük şu an hatırlamıyorum ama epey uzun sürmüştü. İster istemez ellerimiz uzuvlara gitti, erkekliğime dokundu, diğer yandan öpüşmemizde sertleşmişti. Karanlığı sevmeyen memelerini özgürlüğe kavuşturmanın vakti gelmişti, üzerindeki beyaz askılıyı çıkardım, beyaz sütyen içinde dışta kalan memeleri beyazlığıyla gözlerimi kamaştırmıştı. Ellerimi onların üzerine attım, daha önce böylesine değerli şeylerle dokunmamışlardı. Yattık, bir o üstte bir ben üstte öpüşmeye devam ediyorduk, öpüşürken ikimizinde aylardır gizli bakışmalarına yansıyan bastırılmış zevkleri doruğa çıkıyor, kendini tutkuyla belli ediyordu. ‘Kırmızı eşofmanına bayılıyorum’ demek istedim diyemedim, üzerindeyken eşofmanını çıkardım, o uzanırken ayağa kalktım, üzerimde ne varsa bir hışımla attım. Gözleri bendeydi, erkekliğimin haşmeti karşında ellerini uzattı, dayanamadım üzerine yeniden çıktım. Dilini dışarı salmıştı, dilini ağzıma kenetledim, hala üzerindeydim. Saçlarımı bir hışımla yolmaya başladı, memeleri, göğüsleri üzerinde dilinin ıslaklığıyla dahada ıslanan dilimi gezdirmeye başladım, Cennetin kapısının önüne geldiğimde beni beyaz dantelli bir iç çamaşırı karşıladı, hemen çıkardım onu, tertemiz adeta berrak bir ırmak gibiydi, dilimi oraya yönlendirdim, yolunu kendiliğinden buldu. Kendime özgü olan dilimle masaj özelliğini şimdi hayatımın kadınına uyguluyordum, delirmişti.

-“Buda nesi böyle”

diyerek konuşma konusunda verdiği sözünden dönmüştü ancak döndüğünün farkında mıydı emin değildim. Büyüyü bozmadım, dilimle masaja devam ettim, öylesine kasıldı ki bacaklarını başıma doladı, yatakta ters döndü. Kokluyordum, mis gibiydi, benden önce boşalmıştı. En sert halinde olan erkekliğimi yüz üstü yatarken kalçalarının arasından cennetin kapısından içeri soktum anahtar misali, anahtarım içeri girdiğinde

-“ahh”

diye hafifçe inledi. Bir kaç iniş çıkıştan sonra boynuna eğildim boynunu ısırdım, hiç bir şey demedi. Arkasında salınmaya devam ettim, bu yarma hissi nede güzeldi. İnlemeleri artmıştı, odada vücutlarımızdan başka ses yoktu, yüz üstü yatarken birden kollarını daha öne uzatarak domaldı, başı yatağın üzerindeydi, kalçalarından sıkıca kavramaya çalıştım ama terden tutunamıyordum, var gücümle hızlandım. Tavşanlar gibi sikişiyorduk, kaç dakikadır aynı pozisyonda olduğumuzdan emin değildim tek bildiğim hiç bitmemesini istediğimdi, bir an nefessiz kaldığımı hissettim, kendimi üzerine doğru bıraktım. Henüz boşalmamıştım, hafif bir dinlenme ve dinlenirken kulaklarına boynuna inen dil darbelerimin ardından kucağıma oturdu. O beni, ben onu sımsıkı sarıyor o karşı duvara ben karşı duvara bakıyordum. O yavaş ama sert darbelerle üzerimde zıplamaya çalışırken ben yanaklarından tuttum, ona baktım. Yeşil gözleri sadece benim için bakıyordu, yanaklarından öylesine sıkıca tutuyordum ki birden dilini çıkardı, dilimi çıkardım, yapıştım. Yukarı yavaşça kalkıyor sertçe bir iniş yapıyordu erkekliğime, iyice kasılmıştım, birden içine boşaldım, hiç dert etmedi, boşalmamış gibi devam ettik zira hiç boşalmamış gibi erkekliğim hala sert ve dik şekilde duruyordu. Üzerimden kalktı, domalarak geriye doğru gitti, elini göbeğimde gezdirerek elleriyle erkekliğime hiç dokunmadan yalamaya başladı. Gözlerim açıktı, bu anın gözümde ölümsüz olacak karesini yakalamaya çalışıyordum ama bir kare yakalamak imkansızdı, her kare muhteşemdi. Öyle yalıyor, ağzına birden alıyordu ki sanki yatağın üzerinde değil havada sevişiyordum onunla, bir süre daha yaladıktan sonra yeniden üzerime çıktı, bu sefer daha hızlı zıplamaya başladı üzerimde. Memeleri özgürlüğü sevmiş olmalıydı her şeyden herkesten bağımsız salınıp duruyor, gözlerime ziyafet yaşatıyordu, daha fazla dayanamadım onların salınırken olan albenisine, birden doğruldum hafif eğilerek dilimi çıkarmış şekilde sol memesine yapıştım. Isırmış olmalıyım ki bağırarak saçlarımı yoldu, normalde başımı kaldırması gerekirdi oysa dahada gömmüştü içine memelerinin, doğruldum sımsıkı sarıldım, yanardağ patlamak üzereydi. En sonunda kırmızı eşofmana, karanlığı sevmeyen memelere, kalçalarının hatlarına, o estetik vücuduna davetkar bakış ve sözlerine olanca arzumu salıvermiştim, başımdan tutup dahada bir kendine çekti beni, daha sonra ikimiz birbirimize sarılırken yatağa hızlıca düştük. Üzerimdeydi, hiç kalkmasın istiyordum, sabahlara dek sevişebilirdim, yarım saate yakın üstümden kımıldamadı, kımıldamasın istedim.

Masadaki küçük saate baktı saat 5.30 olmuştu, birden doğruldu yüzüme bakıyordu bende doğruldum. Hala çıplaktı, Tanrım bu ne vücuttu böyle…

-“Gitme”

dedim çaresizce.

-“Bize ayrılan sürenin sonuna geldik”

dedi. Gülümsedik, bir kere daha yapıştım dudaklarına. Giyindi, kapıya göz attım kimse yoktu, bu defa o gözlerimin içine bakarken hafifçe öptü beni, fazla söze gerek yoktu o an. Bakışlarımız, hissettiklerimiz çok şey söylüyordu, gitmek istemiyordu ama mecburduk. Gitti, arkasından sessizce söylendim,

-“gitmeni sevmiyorum ama gidişini izlemeye bayılıyorum”

gülümsedik. Pencerenin önüne geçtim, markete doğru yürüdü, yarı yoldan döndü, gözü yukarı baktı, hemen geri indirdi. Yürürken izlediğim keyfi almaya devam ediyordum. İçeri girdi, önce karşı pencereye ardından da karşı balkona geçti, gözünü ayırmadan bana baktı, bakışıyorduk. Dünyanın en zengin insanı gibiydim, kısa bir an el salladı, arkasını dönüp içeri geçti, üzerinde kırmızı eşofmanı vardı. İçeri geçtim, perdeyi kapadım. Ondan bana kalan bir küçük resimdi şimdi.
Published by afuygun
1 year ago
Comments
1
Please or to post comments
sucreman
sucreman 1 year ago
teşekkürler dostum
afuygun
Reply