Karşı Pencere (Alıntı)
Tutucu diye bilinen İç Anadolu’nun güzel bir şehrinde üniversite hayatı yaşıyordum. Şehrin en yeşil, en güzel yerinden arkadaşlarımla bir apartman dairesi tuttuk. Ev döküntüydü ancak bir öğrenci evi içi fazlasıyla lüks denilebilirdi, üç yere cephesi vardı, dairemiz üçüncü kattaydı ve sokağı gelip geçenleri kuş bakışı görebiliyorduk. Sokakları izlemeyi seven biri olarak sokağa bakan odada ben kaldım. Karşımızda net olarak görebildiğimiz iki tane apartman dairesi vardı, dairelerin balkonunda beton örülü değil parmaklıklar mevcuttu ve karşı evler o kadarda uzak görünmüyordu.
Tam karşımızdaki apartmanın en üst katında bize göre çaprazda kalan dairede asla kim olduklarından emin olamadığım iki kız kardeş ve sanırım birde kocası oturuyordu. Kadınlardan büyük olanı kusursuz bir vücuda sahipti ve sanırım evliydi, bundanda onca şey yaşamama rağmen emin olamadım. O kadın evden dışarı çıkan gezen süslü kadınlardan değildi, varsa yoksa balkonuydu fakat o şehirde gördüğüm en güzel fiziğe sahipti, en fazla 32’sindeydi. Güzelliği öylesine duruydu ki sanki yapımında iki kişi değilde bir ekip çalışmış hissi uyandırıyordu. Altına devamlı Adidas’ın kırmızı eşofmanlarından giyiyor, ona acayip yakışıyor, bacak ve kalçalarının hatlarını öylesine estetik hale getiriyordu ki cazibesine karşı koyamıyor, kapılı veriyordunuz. Her an balkona yada sokağa çıkar diye pencereden ayrılmaz olmuş hatta ders filan çalıştığım masayı güneş vurmasına rağmen pencerenin önüne koymuştum, tüm gün onu bekliyor, o kırmızı eşofmanlı, beyaz tenli ve gördüğüm en güzel vücuda sahip kadını bir kere görebilmek için deliriyordum. Bir kaç defa markette vs göz göze geldiğimiz oldu, gülümseyip yanından geçmekle yetindim, hala unutamam o bakışları ama beni asıl heyecanlandıran balkona çıktığında onu seyrettiğim anlardı. Gizemli yollardan onu seyretmem, onun vücudunun yaydığı estetik zevki dahada artırıyordu. Gizliliği seviyordum, ondan arkadaşlarıma bahsetmemiş onu kendime saklamıştım.
Günlerden bir gün öğleden sonra yine balkona çıktı, üzerinde her zaman olan kırmızı eşofman vardı, saçları arkadan tutturulmuş beyaz teni güneşle birlikte dahada parıldıyordu. Askılı siyah body giymişti üzerine, tamamıyla çekici görünüyordu, Tanrı bu kadını güzelliğinin verdiği keyifi herkesten daha çok hissetmem için yaratmış ancak bu hissi bana sadece uzaktan yaşatma sınırı koyarak beni deli ediyordu. Uzun süreler fotoğrafçılıkla ilgilendiğim için ve evde profesyonel bir makinem olduğundan hemen aklıma bir fikir geldi, mutfak penceresi onu tam karşıdan görüyordu ama mutfaktan beni kendi komşularımın görmeside olasıydı, buna rağmen elimde fotoğraf makinemle mutfağa koştum, hala oradaydı, makinemin poz ayarlarını yaptım. Hızlı davranmalı, çekip görmeden geri dönmeliydim. Bir tane çektim öylesine hızlıydım ki karede titreme olmuştu, başka yöne bakmasını bekledim, başka yöne bakıyordu ve yeniden bir hamle yapıp zoomu en derine ayarlayarak tekrar bir poz daha aldım ama yakalandım. Beni gördü, ellerini balkonun korkuluklarından çekti. Şaşırdı, korkarak içeri geçti. Korktum, ‘boku yedim’ diye düşündüm, ‘ya kocasına söylerse’ sonra odama geçtim, pencerenin önünde çektiğim pozu büyüterek baktığımda tekrar balkonda onu gördüm, koşarak tekrar mutfak penceresine geçtim. Bana bakıyordu, korkuyordum heyecanlıydım ama gözlerimi kaçırmadan bende ona bakmaya devam ettim.
Ne olacaksa olsundu, hafiften gülümsedi yada ben gülümsemesini istediğim için öyle algıladım. Şimdi bir test yapmanın sırasıydı, fotoğraf makinemi yukarı doğru kaldırdım, etrafa baktım kimseler yoktu, ona doğru yönelttim, bu sefer daha seksi biçimde iyice korkuluklara yaslandı sanki aşağıda biri varmış gibi yaparak zekasınıda ortaya koydu. Cehennem ateşinden bile daha ateşli görünen bacak ve kalçaları dahada bir kavurucu hale geldi. Yanıyordum, fotoğraf makinem bile ellerimin teri içinde yüzüyordu, bir kaç seri poz çekerek makinemi indirdim, bana gülümsedi, doğruldu.
Karşı penceredeki kırmızı eşofman altı giyen kadının resimlerde, filmlerde, kitaplarda, mitolojide tasvir edilen kadın vücuduna, kadın gibi kadın güzelliğine tamamıyla sahip biri olduğunu her zaman düşünürdüm ancak bu güzelliği ve bu cazibeyi etkileyici şekilde kullanabileceğini hiç aklıma getirmemiştim, zira ne başkaları gibi değişik şeyler giyiyor ne gözü dışarıda geziyor nede makyaj vs. yapıyordu ama fotoğraf çekerken bana verdiği poz, gösterdiği edalar, bana attığı kaçamak bakışlar ve bu kaçamak bakışlar sırasındaki cezbedici enstantaneler beni tam anlamıyla esir etmişti. Karşımda her şeyiyle bir kadın durduğunu, benim ve kendi için delice bir şey yaptığının farkındaydım, fakat şimdi ne olacaktı? Beni yada bizi neler bekliyordu?
Hayatımın en heyecanlı gününü yaşamıştım, karşı balkondan fotoğraf çekerken bana verdiği poz, gösterdiği edalar, bana attığı kaçamak bakışlar ve bu kaçamak bakışlar sırasındaki cezbedici enstantaneler beni tam anlamıyla esir etmişti. Balkondan içeri girdiğinde tüylerim diken diken olmuş, penisim daha önce olmadığı kadar büyük boyutlara ulaşmıştı. Güneşte batmaya çoktan başlamıştı, unutamayacağınız bir an yaşadığınızda zamanın durduğunu söylerler ama es geçtikleri bir şey var o an bittiğinde zaman arayı kapatmak için çok daha çabuk ilerler, işte öyle bir an yaşıyordum. O bana baktığında zaman durmuş, o içeri gittiğinde ise zaman aradaki mesafeyi kapatmak için hızla akmaya devam ediyordu. Pencerenin önünde mahpus damında volta atan mahkumlar gibi olmuştum, bir o yana bir bu yana, tek eksiğim elimde salladığım bir tesbihti.
Akşam oldu onların evinde yaşayan erkeğin apartmana girdiğini gördüm, erkeği gördükten sonra yaklaşık bir saat daha volta atmaya devam ettim. Elimde eksik olmayan tesbihe şimdi birde ağzımda cigara eklenmişti. Bir daha balkona çıkamaz diye bilgisayarın karşısına geçip dolaptan aldığım tuborgu açtım ve kesintisiz şekilde bana verdiği cezbedici fotoğrafı seyretmeye koyuldum. Artık ne kadar içine girmişsem fotoğrafın kapı çaldığında saatin epey geçtiğini fark etmemişim. Arkadaşlarım geldi gırgır şamata vs vs…
-“Neler yaptın?”
diye sorduklarında,
-“ne yapayım aynı sıkıntılı günlerden biri daha”
diye geçiştirdim içimde kopan arzuları belli etmemeye çalışarak.
Ertesi gün erkenden uyanmıştım. ‘Evdeki erkek gitmiştir’ diye düşündüm. Bir gözüm karşı pencerede kahvaltımı etmeye çalıştım, epey bekledim ancak ne pencerede nede balkonda kimse görünüyordu. İçim içimi yiyor, içimdeki ateş söndürülmeyi bekliyordu, saat bir gibi balkona çıktığını gördüm, biraz daha çıkmasaydı yaz gelmeden bronzlaşmış olacaktım. Perdenin arkasındaydım, kaçamak bakışlarla benim odamın penceresine bakıyordu, perdeyi kaldırdım, beni orda görünce bir an afalladı. Sanki orda olmasam daha iyi olur gibi bir düşünce içindeydi, gözlerini ayırmadan bana baktı, arkasını döndü. Üzerinde yine kırmızı eşofmanı vardı, kalçalarının hatları ahh ahh, tam içeri girerken arkası dönük bana bir bakış attı sanki beni takip et der gibi, o bakışı güçlükle yakaladım zira gözlerimi kalçalarından almak epey zor oldu.
İçeri gitti bense hiç bir yere gidemiyordum, tek gitmek istediğim yer onun yanıydı. Pencereden aşağı sarkmış yoldan geçip gidenlere bakıyordum, birde baktım onun apartmanın taşlı alanına çıktığını gördüm, üzerinde yine o kırmızı eşofman vardı, bu defa üzerine lacivert bir askılı giymişti. Önce bana doğru baktı havaya bakıyormuş gibi yaparak ardından da az ilerideki markete doğru yürümeye başladı, hemen arkasından evden çıktım, üzerimde ne olduğunu unutmuştum. Üzerimde o kadar salaş kıyafetler vardı ki anlatmak istemiyorum ama önemi yoktu, onun ışığıyla nede olsa parlayacaktım. Koşa koşa yetiştim ona, yedi sekiz adım arkasında yavaşladım, marketten içeri girdi, reyonlarda dolaşmaya başladı, bende dikkat çekmemek için arkasındaydım fakat giydiğim daha doğrusu giymediğim şeylerle dikkat çekmemem mümkün değildi. Reyonlarda oyalanmıyor öyle geçip gidiyordu, alt kata indi, tabak çanak satılan reyonun olduğu yerde durdu, en sakin yerdi orası. Anlamıştım beni bekliyordu, arkasından yanaştım.
-“Merhabalar olsun mu?”
diye bir giriş yaptım.
-“Olsun bakalım”
dedi. O delici bakışlarına bu defa insanı dahada içine çeken hafif bir gülümseme eklenmişti. Benim heyecandan konuşacağıma pek imkan vermemiş olacak ki hemen lafa girdi,
-“Çok şıksın.”
ne diyeceğimi şaşırsam da hemen
-“senin için giyindim”
dedim. O gülümseme yine oradaydı, yüzünden gözlerimi alamıyordum. Uzaktan memelerini fark edememiştim ama yakından öylesine çekici duruyorlardı ki karanlığı hiç mi hiç sevmiyor edasındaydılar. Lafa girişti sanki içimden konuşuyor gibi,
-“Uzun zamandır beni izlediğini fark ettim, benimde sana bakmak hoşuma gitti, daha doğrusu sen farkında olmadan sana bakmak.”
-“Eee şimdi ne olacak”
diye sordum.
-“Biliyorsun çok riskli bir durumdayız.”
-“Biliyorum”
-“Ne istiyorsun”
diye sordu.
-“Seni”
dedim. Gülümsedi.
-“Lafı uzatmaya gerek yok bende seninle sevişmek istiyorum fakat bir kere yaşayacağız, ondan sonra hiç bir şey olmamış gibi devam edeceğiz”
diye kabul etmemi bekler gibi sözlerini sonlandırdı.
-“Hiç bir şey olmamış gibi devam etmek imkansız kimse sana o balkondan bakmamı engelleyemez”
diye söylendim. Yine gülümsedi.
-“Beni rahatsız etmediğin ve kimseye belli etmediğin sürece bakabilirsin ama bir kere yaşayacağız doruklara çıkacağız ve doruklardan inmeyeceğiz hep orada kalacağız”
-“Tamam”
dedim.
Tam karşımızdaki apartmanın en üst katında bize göre çaprazda kalan dairede asla kim olduklarından emin olamadığım iki kız kardeş ve sanırım birde kocası oturuyordu. Kadınlardan büyük olanı kusursuz bir vücuda sahipti ve sanırım evliydi, bundanda onca şey yaşamama rağmen emin olamadım. O kadın evden dışarı çıkan gezen süslü kadınlardan değildi, varsa yoksa balkonuydu fakat o şehirde gördüğüm en güzel fiziğe sahipti, en fazla 32’sindeydi. Güzelliği öylesine duruydu ki sanki yapımında iki kişi değilde bir ekip çalışmış hissi uyandırıyordu. Altına devamlı Adidas’ın kırmızı eşofmanlarından giyiyor, ona acayip yakışıyor, bacak ve kalçalarının hatlarını öylesine estetik hale getiriyordu ki cazibesine karşı koyamıyor, kapılı veriyordunuz. Her an balkona yada sokağa çıkar diye pencereden ayrılmaz olmuş hatta ders filan çalıştığım masayı güneş vurmasına rağmen pencerenin önüne koymuştum, tüm gün onu bekliyor, o kırmızı eşofmanlı, beyaz tenli ve gördüğüm en güzel vücuda sahip kadını bir kere görebilmek için deliriyordum. Bir kaç defa markette vs göz göze geldiğimiz oldu, gülümseyip yanından geçmekle yetindim, hala unutamam o bakışları ama beni asıl heyecanlandıran balkona çıktığında onu seyrettiğim anlardı. Gizemli yollardan onu seyretmem, onun vücudunun yaydığı estetik zevki dahada artırıyordu. Gizliliği seviyordum, ondan arkadaşlarıma bahsetmemiş onu kendime saklamıştım.
Günlerden bir gün öğleden sonra yine balkona çıktı, üzerinde her zaman olan kırmızı eşofman vardı, saçları arkadan tutturulmuş beyaz teni güneşle birlikte dahada parıldıyordu. Askılı siyah body giymişti üzerine, tamamıyla çekici görünüyordu, Tanrı bu kadını güzelliğinin verdiği keyifi herkesten daha çok hissetmem için yaratmış ancak bu hissi bana sadece uzaktan yaşatma sınırı koyarak beni deli ediyordu. Uzun süreler fotoğrafçılıkla ilgilendiğim için ve evde profesyonel bir makinem olduğundan hemen aklıma bir fikir geldi, mutfak penceresi onu tam karşıdan görüyordu ama mutfaktan beni kendi komşularımın görmeside olasıydı, buna rağmen elimde fotoğraf makinemle mutfağa koştum, hala oradaydı, makinemin poz ayarlarını yaptım. Hızlı davranmalı, çekip görmeden geri dönmeliydim. Bir tane çektim öylesine hızlıydım ki karede titreme olmuştu, başka yöne bakmasını bekledim, başka yöne bakıyordu ve yeniden bir hamle yapıp zoomu en derine ayarlayarak tekrar bir poz daha aldım ama yakalandım. Beni gördü, ellerini balkonun korkuluklarından çekti. Şaşırdı, korkarak içeri geçti. Korktum, ‘boku yedim’ diye düşündüm, ‘ya kocasına söylerse’ sonra odama geçtim, pencerenin önünde çektiğim pozu büyüterek baktığımda tekrar balkonda onu gördüm, koşarak tekrar mutfak penceresine geçtim. Bana bakıyordu, korkuyordum heyecanlıydım ama gözlerimi kaçırmadan bende ona bakmaya devam ettim.
Ne olacaksa olsundu, hafiften gülümsedi yada ben gülümsemesini istediğim için öyle algıladım. Şimdi bir test yapmanın sırasıydı, fotoğraf makinemi yukarı doğru kaldırdım, etrafa baktım kimseler yoktu, ona doğru yönelttim, bu sefer daha seksi biçimde iyice korkuluklara yaslandı sanki aşağıda biri varmış gibi yaparak zekasınıda ortaya koydu. Cehennem ateşinden bile daha ateşli görünen bacak ve kalçaları dahada bir kavurucu hale geldi. Yanıyordum, fotoğraf makinem bile ellerimin teri içinde yüzüyordu, bir kaç seri poz çekerek makinemi indirdim, bana gülümsedi, doğruldu.
Karşı penceredeki kırmızı eşofman altı giyen kadının resimlerde, filmlerde, kitaplarda, mitolojide tasvir edilen kadın vücuduna, kadın gibi kadın güzelliğine tamamıyla sahip biri olduğunu her zaman düşünürdüm ancak bu güzelliği ve bu cazibeyi etkileyici şekilde kullanabileceğini hiç aklıma getirmemiştim, zira ne başkaları gibi değişik şeyler giyiyor ne gözü dışarıda geziyor nede makyaj vs. yapıyordu ama fotoğraf çekerken bana verdiği poz, gösterdiği edalar, bana attığı kaçamak bakışlar ve bu kaçamak bakışlar sırasındaki cezbedici enstantaneler beni tam anlamıyla esir etmişti. Karşımda her şeyiyle bir kadın durduğunu, benim ve kendi için delice bir şey yaptığının farkındaydım, fakat şimdi ne olacaktı? Beni yada bizi neler bekliyordu?
Hayatımın en heyecanlı gününü yaşamıştım, karşı balkondan fotoğraf çekerken bana verdiği poz, gösterdiği edalar, bana attığı kaçamak bakışlar ve bu kaçamak bakışlar sırasındaki cezbedici enstantaneler beni tam anlamıyla esir etmişti. Balkondan içeri girdiğinde tüylerim diken diken olmuş, penisim daha önce olmadığı kadar büyük boyutlara ulaşmıştı. Güneşte batmaya çoktan başlamıştı, unutamayacağınız bir an yaşadığınızda zamanın durduğunu söylerler ama es geçtikleri bir şey var o an bittiğinde zaman arayı kapatmak için çok daha çabuk ilerler, işte öyle bir an yaşıyordum. O bana baktığında zaman durmuş, o içeri gittiğinde ise zaman aradaki mesafeyi kapatmak için hızla akmaya devam ediyordu. Pencerenin önünde mahpus damında volta atan mahkumlar gibi olmuştum, bir o yana bir bu yana, tek eksiğim elimde salladığım bir tesbihti.
Akşam oldu onların evinde yaşayan erkeğin apartmana girdiğini gördüm, erkeği gördükten sonra yaklaşık bir saat daha volta atmaya devam ettim. Elimde eksik olmayan tesbihe şimdi birde ağzımda cigara eklenmişti. Bir daha balkona çıkamaz diye bilgisayarın karşısına geçip dolaptan aldığım tuborgu açtım ve kesintisiz şekilde bana verdiği cezbedici fotoğrafı seyretmeye koyuldum. Artık ne kadar içine girmişsem fotoğrafın kapı çaldığında saatin epey geçtiğini fark etmemişim. Arkadaşlarım geldi gırgır şamata vs vs…
-“Neler yaptın?”
diye sorduklarında,
-“ne yapayım aynı sıkıntılı günlerden biri daha”
diye geçiştirdim içimde kopan arzuları belli etmemeye çalışarak.
Ertesi gün erkenden uyanmıştım. ‘Evdeki erkek gitmiştir’ diye düşündüm. Bir gözüm karşı pencerede kahvaltımı etmeye çalıştım, epey bekledim ancak ne pencerede nede balkonda kimse görünüyordu. İçim içimi yiyor, içimdeki ateş söndürülmeyi bekliyordu, saat bir gibi balkona çıktığını gördüm, biraz daha çıkmasaydı yaz gelmeden bronzlaşmış olacaktım. Perdenin arkasındaydım, kaçamak bakışlarla benim odamın penceresine bakıyordu, perdeyi kaldırdım, beni orda görünce bir an afalladı. Sanki orda olmasam daha iyi olur gibi bir düşünce içindeydi, gözlerini ayırmadan bana baktı, arkasını döndü. Üzerinde yine kırmızı eşofmanı vardı, kalçalarının hatları ahh ahh, tam içeri girerken arkası dönük bana bir bakış attı sanki beni takip et der gibi, o bakışı güçlükle yakaladım zira gözlerimi kalçalarından almak epey zor oldu.
İçeri gitti bense hiç bir yere gidemiyordum, tek gitmek istediğim yer onun yanıydı. Pencereden aşağı sarkmış yoldan geçip gidenlere bakıyordum, birde baktım onun apartmanın taşlı alanına çıktığını gördüm, üzerinde yine o kırmızı eşofman vardı, bu defa üzerine lacivert bir askılı giymişti. Önce bana doğru baktı havaya bakıyormuş gibi yaparak ardından da az ilerideki markete doğru yürümeye başladı, hemen arkasından evden çıktım, üzerimde ne olduğunu unutmuştum. Üzerimde o kadar salaş kıyafetler vardı ki anlatmak istemiyorum ama önemi yoktu, onun ışığıyla nede olsa parlayacaktım. Koşa koşa yetiştim ona, yedi sekiz adım arkasında yavaşladım, marketten içeri girdi, reyonlarda dolaşmaya başladı, bende dikkat çekmemek için arkasındaydım fakat giydiğim daha doğrusu giymediğim şeylerle dikkat çekmemem mümkün değildi. Reyonlarda oyalanmıyor öyle geçip gidiyordu, alt kata indi, tabak çanak satılan reyonun olduğu yerde durdu, en sakin yerdi orası. Anlamıştım beni bekliyordu, arkasından yanaştım.
-“Merhabalar olsun mu?”
diye bir giriş yaptım.
-“Olsun bakalım”
dedi. O delici bakışlarına bu defa insanı dahada içine çeken hafif bir gülümseme eklenmişti. Benim heyecandan konuşacağıma pek imkan vermemiş olacak ki hemen lafa girdi,
-“Çok şıksın.”
ne diyeceğimi şaşırsam da hemen
-“senin için giyindim”
dedim. O gülümseme yine oradaydı, yüzünden gözlerimi alamıyordum. Uzaktan memelerini fark edememiştim ama yakından öylesine çekici duruyorlardı ki karanlığı hiç mi hiç sevmiyor edasındaydılar. Lafa girişti sanki içimden konuşuyor gibi,
-“Uzun zamandır beni izlediğini fark ettim, benimde sana bakmak hoşuma gitti, daha doğrusu sen farkında olmadan sana bakmak.”
-“Eee şimdi ne olacak”
diye sordum.
-“Biliyorsun çok riskli bir durumdayız.”
-“Biliyorum”
-“Ne istiyorsun”
diye sordu.
-“Seni”
dedim. Gülümsedi.
-“Lafı uzatmaya gerek yok bende seninle sevişmek istiyorum fakat bir kere yaşayacağız, ondan sonra hiç bir şey olmamış gibi devam edeceğiz”
diye kabul etmemi bekler gibi sözlerini sonlandırdı.
-“Hiç bir şey olmamış gibi devam etmek imkansız kimse sana o balkondan bakmamı engelleyemez”
diye söylendim. Yine gülümsedi.
-“Beni rahatsız etmediğin ve kimseye belli etmediğin sürece bakabilirsin ama bir kere yaşayacağız doruklara çıkacağız ve doruklardan inmeyeceğiz hep orada kalacağız”
-“Tamam”
dedim.
1 year ago