Hayatın İzinde 27
Bak sen şu velete neler demiş öyle ama bunların sorumlusu anlaşılan babası, bu herif artık işi geçtim benim şahsi düşmanım oldu, onu öyle bir hale sokacağım ki bir daha oğlunun yüzüne bakamayacak. İrem’i de yanıma alarak içeri geçtim ve geçmeden evvel kulağına
-Rahat ol, bana bırak!
demiştim. İçeride tekrar koltuğa oturarak konuşmaya başladım;
-Evet, ben ne olduğunu öğrendim, bir hayli tatsız laflar söylenmiş ve dolayısıyla da kavgaya dönüşmüş
-Nasıl laflar bunlar? Evet Kerem’cim sendeyiz bize de söyle şu lafları
-Ne lafı hocam yalan söylüyor, geldi durduk yere bana saldırdı.
Lafını tamamlayınca İrem üstüne yalancı diyerek yürüyünce, kaçıp babasının arkasına saklandı. Remzi hemen araya girdi,
-Görüyorsunuz hocam, vahşi bu kız, genetik bunlarda…
Lafını kestim
-sende o çakma abin gibi birilerine yaranırsın, anlaşılan o jigololuk yapıyor, sen de orospuluk yaparsın
aleni bir şekilde söyledim ve herkes donup kaldı
-bunları söylemiş, tabii bu lafları nereden duyduğu apayrı bir mesele!
-Kerem! Nasıl laf bunlar, hiç sana yakışıyor mu?
-Yalandır hocam, yalan
Remzi hala itiraz ediyordu
-Ne bakıyorsunuz bunlara!
-Remzi Bey iki oldu! İk**ir bunlar, şunlar tarzı konuşuyorsunuz, yapmayın! Burada çocukların meselesini konuşmaya geldik, sizinle sonra ayrıca konuşacağız! Hocam, kavga edilen alan açıktaydı isterseniz orada olan öğrencilere sorabiliriz!
-Evet soralım ama bunun karşılığı çok ağır olabilir!
Kerem bu tehdidi ciddiye almış olacak ki hemen itiraf etti, ardından Kerem 2 hafta ve İrem 1 hafta uzaklaştırma cezası aldılar. Arabaya geldiğimizde binmeden İrem’in omzundan tutarak,
-Bak, çok şey oldu farkındayım, hepimiz yıprandık, özür dilerim, sana göstermem gereken ilgiyi göstermedim ve sakın unutma her zaman bana her şeyi anlatabilirsin, yardım isteyebilirsin, benden çekinirsen Ezgi var, Esma abla var, yalnız değilsin sakın unutma!
diyerek her zaman yanında olacağımı ona hatırlatmış ve kendine getirmiştim. Eve gitmeden evvel teyzemin en sevdiği tatlılardan oluşan bir kutu aldık, eve geçtik, kutuyu gördü sevindi, olanı anlattık sinirlendi, neyse ki üstüne durmadı. Teyzemin isteğiyle Ezgi ve Esma ablayı da çağırarak tatlıları masaya koyduk ve muhabbete başladık, o esnada balkondan içeri geçen Selvi hanıma gözüm çarptı, çok kısa bir andı ama gözleri yine yaşlıydı, kızlara da bunu söyledim ancak halen daha ona karşı derin bir öfke duyuyorlardı bu yüzden olsa gerek umursamadılar. Onunla barışmaları gerektiğini ve netice de anneleri olduğu söyledim ancak ikisi de bunu istemiyorlardı, teyzemde beni destekliyordu ama nafile, teyzem onu da davet etmek isteyince kabul ettiler ancak bu seferde Selvi hanım gelmek istemedi, bizde tatlıları yiyerek keyifli bir gece geçirdik.
Her kes odasına çekilmişti, işim olduğu için bu gece kızları yalnız bırakarak Mert beyin çalışma odasında kendimi işe vermiştim, bir takırtı duyunca yerimden kalkıp kapıya yöneldim ve o esnada yarı sarhoş halde olan Selvi hanım içeri girdi.
-Selvi hanım iyi misiniz?
Cevap vermiyor ve bana dik dik bakıyordu.
-Oturmak ister misiniz?
-Sen… Şerefsiz Herif!
-Sorun ne, bu sefer ne yaptım?
-Kızlarımı siktin yetmez mi?
-S.ss… Şey Selvi hanım siz
-KES! Gördüm sizi sende gördüğümü biliyorsun zaten. Şanslı çocuklarım var, annelerinin yıllardır içi yanarken onlar erkenden kendini söndürecek birini bulmuş.
-Yapmayın, siz sanki kendinizi söndürecek olanları bulmadınız!
Artık ciddileşmeye ve sert bir tonla konuşmaya başlamıştım,
-Buldum, aldattım. Mert’ten başkalarına defalarca kez siktirdim kendimi, açılmadık deliğim kalmadı, o da yakaladı biliyor musun
bunu söylerken bir yandan ağlıyor, bir yandan da gülüyordu
-Biliyorum anlatmıştı ve ayrıca ben de gördüm
-Gördün mü? Ee nasıldım iyi miydim? Sence kızlarım mı ben mi hangimiz daha iyi seks yapıyoruz?
-Seni nereden bileyim, kızlarının ikisi de muhteşem
-Haklısın… Kıyaslanmak istiyorum…
diyerek oturduğu koltukta bacaklarını ayırdı, ağzı ile iki parmağını yaladı ve mor saten geceliğinin altındaki tangasını sıyırarak amını parmaklamaya başladı. İki parmağı içine girip çıkarken kendi de derin derin inliyordu, bir anda durarak
-izleyeceğine sende yap
diyerek beni de 31 çekmem için teşvik etti, sikimi çıkartıp o kendini parmaklarken bende kendimi okşamaya başladım. Amını parmaklarken bir yandan memesinin tekini dışarı çıkardı, oldukça iri, hafif kahverengi uçları olan memesini okşamaya başladı, bir süre sonra
-yetmiyor
diyerek yerinden kalktı ve masaya domalarak eteğini kaldırdı, eli ile kalçasına tokat atarak şehvetli bir şekilde bana bakarak
-hadi gel artık…
dedi. Hiç bir şeyi düşünmeden Selvi hanımın arkasında yerimi aldım ve sikimi amına hizalayarak sertçe içine girdim. İçi beklediğim gibi genişti ancak çok ıslak ve sıcaktı, dışarıda olan memesini sıkarak ve kendine yaptığı gibi kalçalarını tokatlayarak sertçe sikmeye başladım, inlemeler odanın içinde yankılanıyordu, kendimi geri çekerek elimin tersiyle masanın üstündekileri yere attım ve masaya sırt üstü yatırarak sikimi tekrar sokup sikmeye başladım. Sikerken bacağını kaldırarak ayak bileğini yalıyordum, ayağıyla beni itekleyerek deri çalışma sandalyesine oturttu ve kendi de sırtı bana dönük olacak şekilde üstüme oturdu ve beni içine aldı, her seferinde daha çok inleyerek, kendini bana tamamen yapıştırarak deliler gibi kasılmaya başladı, kasılmaları durunca saçından tutarak kafasını masaya bastırdım ve sikmeye devam ettim, her soktuğumda kalçalarından şak şaklama ve ağzında inleme sesleri geliyordu, o esnada lafı aklıma geldi ‘Açılmadık deliğim kalmadı’, sikimi amından çıkartarak götüne hizaladım ve hiç bir şey demeden kafasını soktum, ilk defa zevk değil acı inlemesi çıktı ağzından ama durmadım, sikimin tamamını içine soktum, amını siktiğimden daha sert bir şekilde sikmeye başladım, götü çok daha dardı ve kısa sürede beni getirdi, içinden çıkıp dizlerinin üstüne çökerttim ve döllerimle yüzünü bembeyaz ettim…
Selvi hanım kalkmış ve üstünü giyinmiş yüzünü de temizlemişti, o sarhoş hali gitmiş ve tamamen ayılmış bir kadın vardı, gözlerime sorumun cevabı dermişçesine bakıyordu, cevap vermedim ama şu bir gerçek ki en iyisi buydu. Odadan ayrılmış ve gitmişti, etrafı toplayıp orada uyumuşum, sabah telefonuma bitmek bilmeyen bildirimlerle uyanmıştım. Sunucu üzerinden ve özelden onlarca defa Théo tarafından aranmışım, bir şey mi oldu diye hemen onu aradım, bana şaşkınlıkla bulduklarından bir şeyler anlattı, kara para aklama, kaçakçılık ve daha niceleri, kanıtlarını da bana gönderdi ve bu şekilde emin oldum; Remzi kesinlikle çok pis bi adamdı ve artık ondan kolayca kurtulabilecektim. Théo kapatmadan bana önümüzde ki hafta bir misafirim olacağını söyledi, Aurélie tekrar Türkiye’ye gelecekmiş.
-Zevkle ilgileniriz
diyerek telefonu kapattım. Hazırlanarak kahvaltıya indim ve Ezgi ile Esma ablaya Remzi ile olanları anlattım, ikisi de bu kadar şey beklemiyordu, şaşkınlıktan elleri ayaklarına dolanmıştı, tabii bunun üstüne bir de Aurélie’nin geleceğini bildirdim, Esma abla ne kadar mutlu olduysa Ezgi’de o kadar rahatsız olmuştu bu durumdan, Esma ablada bunu fark etmiş olacak ki
-Merak etme Gürkan’ı bulacak enerji bırakmayacağım ben onda
diyerek içini rahatlatmıştı. Bu esnada takırtı gibi bir ses geldi, hep beraber kalkıp baktığımızda valizlerini toplatmış ve merdivenlerden indirten Selvi hanım ile karşılaştık. Esma
-Ne oluyor sabah sabah? Yolculuk mu var?
-Bende sizinle konuşacaktım, kızlar ben bir müddet uzaklaşmak istiyorum, Aydın’a ablamın yanına gidiyorum…
-Rahat ol, bana bırak!
demiştim. İçeride tekrar koltuğa oturarak konuşmaya başladım;
-Evet, ben ne olduğunu öğrendim, bir hayli tatsız laflar söylenmiş ve dolayısıyla da kavgaya dönüşmüş
-Nasıl laflar bunlar? Evet Kerem’cim sendeyiz bize de söyle şu lafları
-Ne lafı hocam yalan söylüyor, geldi durduk yere bana saldırdı.
Lafını tamamlayınca İrem üstüne yalancı diyerek yürüyünce, kaçıp babasının arkasına saklandı. Remzi hemen araya girdi,
-Görüyorsunuz hocam, vahşi bu kız, genetik bunlarda…
Lafını kestim
-sende o çakma abin gibi birilerine yaranırsın, anlaşılan o jigololuk yapıyor, sen de orospuluk yaparsın
aleni bir şekilde söyledim ve herkes donup kaldı
-bunları söylemiş, tabii bu lafları nereden duyduğu apayrı bir mesele!
-Kerem! Nasıl laf bunlar, hiç sana yakışıyor mu?
-Yalandır hocam, yalan
Remzi hala itiraz ediyordu
-Ne bakıyorsunuz bunlara!
-Remzi Bey iki oldu! İk**ir bunlar, şunlar tarzı konuşuyorsunuz, yapmayın! Burada çocukların meselesini konuşmaya geldik, sizinle sonra ayrıca konuşacağız! Hocam, kavga edilen alan açıktaydı isterseniz orada olan öğrencilere sorabiliriz!
-Evet soralım ama bunun karşılığı çok ağır olabilir!
Kerem bu tehdidi ciddiye almış olacak ki hemen itiraf etti, ardından Kerem 2 hafta ve İrem 1 hafta uzaklaştırma cezası aldılar. Arabaya geldiğimizde binmeden İrem’in omzundan tutarak,
-Bak, çok şey oldu farkındayım, hepimiz yıprandık, özür dilerim, sana göstermem gereken ilgiyi göstermedim ve sakın unutma her zaman bana her şeyi anlatabilirsin, yardım isteyebilirsin, benden çekinirsen Ezgi var, Esma abla var, yalnız değilsin sakın unutma!
diyerek her zaman yanında olacağımı ona hatırlatmış ve kendine getirmiştim. Eve gitmeden evvel teyzemin en sevdiği tatlılardan oluşan bir kutu aldık, eve geçtik, kutuyu gördü sevindi, olanı anlattık sinirlendi, neyse ki üstüne durmadı. Teyzemin isteğiyle Ezgi ve Esma ablayı da çağırarak tatlıları masaya koyduk ve muhabbete başladık, o esnada balkondan içeri geçen Selvi hanıma gözüm çarptı, çok kısa bir andı ama gözleri yine yaşlıydı, kızlara da bunu söyledim ancak halen daha ona karşı derin bir öfke duyuyorlardı bu yüzden olsa gerek umursamadılar. Onunla barışmaları gerektiğini ve netice de anneleri olduğu söyledim ancak ikisi de bunu istemiyorlardı, teyzemde beni destekliyordu ama nafile, teyzem onu da davet etmek isteyince kabul ettiler ancak bu seferde Selvi hanım gelmek istemedi, bizde tatlıları yiyerek keyifli bir gece geçirdik.
Her kes odasına çekilmişti, işim olduğu için bu gece kızları yalnız bırakarak Mert beyin çalışma odasında kendimi işe vermiştim, bir takırtı duyunca yerimden kalkıp kapıya yöneldim ve o esnada yarı sarhoş halde olan Selvi hanım içeri girdi.
-Selvi hanım iyi misiniz?
Cevap vermiyor ve bana dik dik bakıyordu.
-Oturmak ister misiniz?
-Sen… Şerefsiz Herif!
-Sorun ne, bu sefer ne yaptım?
-Kızlarımı siktin yetmez mi?
-S.ss… Şey Selvi hanım siz
-KES! Gördüm sizi sende gördüğümü biliyorsun zaten. Şanslı çocuklarım var, annelerinin yıllardır içi yanarken onlar erkenden kendini söndürecek birini bulmuş.
-Yapmayın, siz sanki kendinizi söndürecek olanları bulmadınız!
Artık ciddileşmeye ve sert bir tonla konuşmaya başlamıştım,
-Buldum, aldattım. Mert’ten başkalarına defalarca kez siktirdim kendimi, açılmadık deliğim kalmadı, o da yakaladı biliyor musun
bunu söylerken bir yandan ağlıyor, bir yandan da gülüyordu
-Biliyorum anlatmıştı ve ayrıca ben de gördüm
-Gördün mü? Ee nasıldım iyi miydim? Sence kızlarım mı ben mi hangimiz daha iyi seks yapıyoruz?
-Seni nereden bileyim, kızlarının ikisi de muhteşem
-Haklısın… Kıyaslanmak istiyorum…
diyerek oturduğu koltukta bacaklarını ayırdı, ağzı ile iki parmağını yaladı ve mor saten geceliğinin altındaki tangasını sıyırarak amını parmaklamaya başladı. İki parmağı içine girip çıkarken kendi de derin derin inliyordu, bir anda durarak
-izleyeceğine sende yap
diyerek beni de 31 çekmem için teşvik etti, sikimi çıkartıp o kendini parmaklarken bende kendimi okşamaya başladım. Amını parmaklarken bir yandan memesinin tekini dışarı çıkardı, oldukça iri, hafif kahverengi uçları olan memesini okşamaya başladı, bir süre sonra
-yetmiyor
diyerek yerinden kalktı ve masaya domalarak eteğini kaldırdı, eli ile kalçasına tokat atarak şehvetli bir şekilde bana bakarak
-hadi gel artık…
dedi. Hiç bir şeyi düşünmeden Selvi hanımın arkasında yerimi aldım ve sikimi amına hizalayarak sertçe içine girdim. İçi beklediğim gibi genişti ancak çok ıslak ve sıcaktı, dışarıda olan memesini sıkarak ve kendine yaptığı gibi kalçalarını tokatlayarak sertçe sikmeye başladım, inlemeler odanın içinde yankılanıyordu, kendimi geri çekerek elimin tersiyle masanın üstündekileri yere attım ve masaya sırt üstü yatırarak sikimi tekrar sokup sikmeye başladım. Sikerken bacağını kaldırarak ayak bileğini yalıyordum, ayağıyla beni itekleyerek deri çalışma sandalyesine oturttu ve kendi de sırtı bana dönük olacak şekilde üstüme oturdu ve beni içine aldı, her seferinde daha çok inleyerek, kendini bana tamamen yapıştırarak deliler gibi kasılmaya başladı, kasılmaları durunca saçından tutarak kafasını masaya bastırdım ve sikmeye devam ettim, her soktuğumda kalçalarından şak şaklama ve ağzında inleme sesleri geliyordu, o esnada lafı aklıma geldi ‘Açılmadık deliğim kalmadı’, sikimi amından çıkartarak götüne hizaladım ve hiç bir şey demeden kafasını soktum, ilk defa zevk değil acı inlemesi çıktı ağzından ama durmadım, sikimin tamamını içine soktum, amını siktiğimden daha sert bir şekilde sikmeye başladım, götü çok daha dardı ve kısa sürede beni getirdi, içinden çıkıp dizlerinin üstüne çökerttim ve döllerimle yüzünü bembeyaz ettim…
Selvi hanım kalkmış ve üstünü giyinmiş yüzünü de temizlemişti, o sarhoş hali gitmiş ve tamamen ayılmış bir kadın vardı, gözlerime sorumun cevabı dermişçesine bakıyordu, cevap vermedim ama şu bir gerçek ki en iyisi buydu. Odadan ayrılmış ve gitmişti, etrafı toplayıp orada uyumuşum, sabah telefonuma bitmek bilmeyen bildirimlerle uyanmıştım. Sunucu üzerinden ve özelden onlarca defa Théo tarafından aranmışım, bir şey mi oldu diye hemen onu aradım, bana şaşkınlıkla bulduklarından bir şeyler anlattı, kara para aklama, kaçakçılık ve daha niceleri, kanıtlarını da bana gönderdi ve bu şekilde emin oldum; Remzi kesinlikle çok pis bi adamdı ve artık ondan kolayca kurtulabilecektim. Théo kapatmadan bana önümüzde ki hafta bir misafirim olacağını söyledi, Aurélie tekrar Türkiye’ye gelecekmiş.
-Zevkle ilgileniriz
diyerek telefonu kapattım. Hazırlanarak kahvaltıya indim ve Ezgi ile Esma ablaya Remzi ile olanları anlattım, ikisi de bu kadar şey beklemiyordu, şaşkınlıktan elleri ayaklarına dolanmıştı, tabii bunun üstüne bir de Aurélie’nin geleceğini bildirdim, Esma abla ne kadar mutlu olduysa Ezgi’de o kadar rahatsız olmuştu bu durumdan, Esma ablada bunu fark etmiş olacak ki
-Merak etme Gürkan’ı bulacak enerji bırakmayacağım ben onda
diyerek içini rahatlatmıştı. Bu esnada takırtı gibi bir ses geldi, hep beraber kalkıp baktığımızda valizlerini toplatmış ve merdivenlerden indirten Selvi hanım ile karşılaştık. Esma
-Ne oluyor sabah sabah? Yolculuk mu var?
-Bende sizinle konuşacaktım, kızlar ben bir müddet uzaklaşmak istiyorum, Aydın’a ablamın yanına gidiyorum…
1 year ago