Hayatın İzinde 6
Bir hafta kadar sonra yine her yıl yapılan etkinlik için tatil verilmiş ve teyzemler, Ezgi ve Selvi hanım tatile gitmiş, ben, Esma Abla ve Mert Bey kalmıştık, bir akşam Mert Bey ile otururken bir sıkıntının olduğunu hissedip ona ne olduğunu sordum;
-Gürkan şimdi biz bu Tarık itini buradan siktir ettik ama hiç düşünmediğim bir şey oldu, bizim Adana’dan çıkan portakalları biz bunun firmaya satıyorduk, buda meyve suyu yapıp satışını yapıyordu ama şimdi bunu def edince bende aradaki bütün işleri iptal ettim, genelde onlara satıyoruz diye bu yıl ihalede açmamıştık, e işlerde iptal olunca önümüzdeki dönem hasatıntan elimizde 500 bin tondan fazla Portakal kalacak.
o an Esma ablada gelmiş ve bunu duymuştu, onun varlığını ikimizde aynı anda
-ne!
demesiyle fark ettik.
-Kızım insan bi ses verir ödüm patladı
-Bırak ödünü baba 500 bin ton ne demek!
-Çok fazla demek, bizim bi şekilde bu portakalları satmamız lazım demek!
-İhaleyi açsak. Elbet bi alan olur, en olmadı hallere satarız
-Hallerde sudan ucuza gider ama ihale açamayız zamanı geçti, ayrıca herkes alacağını almış planını yapmıştır, ihale olmazsada en azından toptan satmanın bi yolu bulmamız lazım.
Hallerde kg 0.1 tl iken, fabrikalara toptan satışta kg 0.3tl imiş. İhale durumundada bu fiyat dahada artarmış).
-Ulan Orospu çocuğu kendisi gitti yine derdi geldi.
-Derdimiz bitmiyor bir portakal meselesi eksikti zaten, hem hadi anlatın artık bu Tarık meselesini, sadece bana bakması değil olay farkındayım ve ne olduğunuda sadece siz ikiniz biliyorsunuz
bana gözleri dikmişti
-Bana bakma ben bir şey bilmiyorum, babana sor
diyerek topu almamla pası Mert Beye atmam bir oldu
-Evet, babacım seni dinliyorum sakın kaytarmaya çalışma, ça-lış-ma!
Yırtamayacağını anlayan Mert Bey, kameraları ve takip olaylarını atlayıp Selvi’nin Tarık ile bir ilişkisi olduğunu ve bunu sadece bizim ikimizin bildiğini, bu sebeplede Tarık’tan hazzetmeyip ondan kurtulduğunu anlattı, anlattığım olaydan beri ilk defa Esma ablayı ağlarken görmüştüm, bu durum belk**e Mert Bey için bir ilkti, evin babasından sonraki direğinin ve hep sert yetiştirdiği kızının ağlamasını belk**e çocukluğundan beri ilk defa görüyordu. Mert Bey bi anda fırlayıp Esma’ya sarıldı ve bir müddet öyle kaldılar, çok kötü olmuştum, Esma Ablanın bu şekilde bir tepki vermesini değil aksine bağırıp çağırmasını beklerdim ancak zannederim annesinin onda yarattığı bu hayal kırıklığı onu öfkeye değil gözyaşlarına boğmuştu ve bu akan gözyaşlarının her biri sanki bir mermi gibi yüreğime saplanıyordu, gitmeye karar verip ayaklandım ancak Esma Abla otur diye işaret verilince geri oturdum;
-Hani bilmiyordun lan
ağlamaktan kızarmış suratında tebessümlü bir gülüş vardı,
-Yeminim vardı ben söyleyemezdim, ondan pası babana attım abla
-Yazdım kenara, unutmam bunu haberin olsun
Az evvelki ortamdaki hüzünlü gerginlik gitmiş ve yerine hafif esprili bir ortam gelmişti. Mert Bey gecenin sonunda
-Bu portakal işinin olmaması bizi çok zarara sokmaz, kötüsünde zarar eder hallere satarız yine ürünleri ziyan etmeyiz ancak yönetim kurulu bunu bahane ederek oradaki işleri sonlandırabilir. Portakal işi bizim atadan kalma işimiz, çalışanların bir kısmı ile çocukluğum geçti benim, yani ne yapın ne edin o portakalları satacak bir yer bulun, bundan sonra tek işiniz bu! Kurul toplantısına 1 hafta var orada bu işin üstüne giderler yani sizinde 1 haftanız var.
diyerek bize bir görev vermiş ve o akşam dağılmıştık. Esma abla ile tüm gün çalışıyor, firmaları arıyor veya mail atıyorduk ancak hiç bir yerden olumlu bir dönüş alamamıştık, 4 gün olmuş, artık moraller iyice düşmüş ve ne yapacağımızı bilmez duruma gelmişti, o akşam eve çekilip dinlenmeye karar verdim.
Ortaokulda bilgisayarla iç içe olmamdan dolayı bir çok forumda, sosyal medyada veya sunucularda hatırı sayılır bir tanınmışlık ve çevre elde etmiştim, bunların çoğuda yabancı sunuculardı, özel okulda okumanın faydasını burada görüyor, İlkokuldan beridir İngilizce öğreniyordum, yine bu yabancılardan oluşan bir sunucuda ekibin konuştuğunu görünce konuşmaya dahil oldum. Bir hayli zaman olmuştu onlarla konuşmayalı, bir müddet sonra herkes ayrılmış bir tek ben ve Théo kalmıştık. Théo benim bu sunucuda tanıştığım yaklaşık 3 yıllık Fransız bir arkadaşım;
*Dostum sen nerelerdeydin, en son bi kadın seni yatağa atmaya çalışıyordun
Zehra’yı anlatmıştım
*Sorma dostum, işlere daldım, unutmadan o kadınla yattım
*Tahmin ediyordum zaten, Ne iş yapıyorsun? Üniversite?
*Sınav sonuçları henüz belli olmadı, yaptığım işte portakal satmak, yaklaşık 500 bin ton kadar.
*WoW! O kadar portakalı nasıl satacaksın?
*Bu sorunun cevabını bende bilmiyorum, aramadığım yerli firma kalmadı hiç biri istemiyor.
*Peki ya yabancı firma olurmu?
*Tabiiki olur, yeterki satılsın.
*Biraz bekle geliyorum!
Aradan biraz zaman geçmişti, Théo acaba ne yapacaktı? En fazla ne yapabilirdiki bir iki firma numarası veya mail adresini atar bana diye düşünüyordumki geldi;
*Gürkan, sana birazdan bir arkadaşlık isteği gelecek, kabul et ablam o benim, iş konusunda sana yardımcı olacak.
*Nasıl olacak o?
*Onunla konuşursun bende bilmiyorum?
dediği davet gelmişti, kabul edip konuşmaya başladık. Adı Aurélie imiş, kısa süre içinde tanışıp mevzuya girdik,
*Öncelikle ben sana işimden bahsedeyim, biz Fransa’da başta okullar olmak üzere pek çok firmaya meyve suyu üreten ve satışını gerçekleştiren bir iş yeriyiz, haliyle portakal bizler için çok önemli bir meyve, aslında daha çok Portekiz’den portakal ithal ediyoruz ancak son 2 yıldır üretimi artırdığımızdan dolayı başka yerlerdende ithal etmeye başladık, Türkiye’de bu ülkelerden biri ve fakat maalesefki Türkiye’de iş yaptığımız kişi kısa bir süre evvel öldü ve bizde varisleri ile anlaşmaya varamadık. Portakal için uzunca bir süredir alabileceğimiz bir yer arıyorduk, normal şartlarda bu şekilde bir tanışma ile kesinlikle ticaret yapmam ancak hasat dönemi yaklaştığı için biraz acelemiz var, o yüzden sizinle iletişime geçmeyi kabul ettim.
*Öncelikle anlayışınız ve benimle görüşmeyi kabul ettiğiniz için teşekkür ederim. Firmanız ithalat ve ihracat içinde yer alıyorsa mutlaka Doğa Holdingin ismini duymuşsunuzdur, portakal satışımız yine bu holdinge bağlı olan Doğa Gıda üzerinden gerçekleşmektedir, aslında ürünlerimizi bizlerde Türkiye’de sizlerle aynı hizmeti veren bir firmaya satıyorduk ancak bir anlaşmazlıktan dolayı yollarımızı ayırdık, hasat dönemi ülkemizde Kasım ayında başlayıp Mayıs ayına kadar devam eder, bu yıl hasattan 500 bin tondan daha fazla ürün elde edeceğimizi tahmin ediyoruz.
*Bu bizim ihtiyacımız olan miktara bir hayli yakın, hasat dönem aralığıda bizler için uygun bir zaman diliminde, normalde satış işlemleri için bir çok ön prosedürümüz mevcut ancak Doğa Holdingin ismi geçtiği için ön prosedürleri atlayacağım ve üstlerimede bunu ileteceğim. Üstlerimle konuşmam için sizden bir takım evraklar ve Doğa Holdingin yönetim ekibinden sizin onlarla çalıştığınızı gösteren bir evrak talep edeceğim, lütfen yanlış anlamayın ancak benimde yönetime gerçekten sizlerle çalışmayı planladığımı belli edecek bir takım evraklar sunmam lazım.
İstediği her şeyi hazırlayıp mail atmıştım Aurélie’ye, tabii evrakların hepsini Esma abla ve Mert Beyden istediğimden dolayı onlarda haberdardı durumdan, artık tek yapmam gereken beklemekti, biz yinede Esma abla ile hiç bir şey olmamış gibi çalışıp bir kaç yer ile daha iletişime geçmeye çalıştık ancak sonuç aynıydı. Akşama doğru yabancı bir numaradan telefonum çaldı, açtığımda karşımda Aurélie vardı, işlerin onaylandığını, 2 gün sonra Türkiye’ye gelip tarla ve depo alanını görmek istediklerini uygun olup olmadığımızı sordu, Mert Bey ile iletişime geçip onay alıp Aurélie’de onay verdim.
Aradan 2 gün geçmiş, bu arada bizlerde misafirlerimizi ağırlamak için tüm hazırlıkları yapmış ve havalimanında onları karşılamaya gitmiştik. Kısa bir süre sonra havalimanı çıkış bölümünden Buğday renkli, uzun düz ve kumral saçlı, yaklaşık 1.70 boylarında ince ve atletik yapılı biri, bu kişi Aurélie idi vede zarif ve ince yapılı, yaklaşık 1.65 metre boylarında, beyaz tenli, saçlarını toplamış tam bir sekreter görünümünde bu kişide Amélie idi iki kadın geldi, onları karşıladık ve araçlara geçtik, onları öncelikle otellerine götürdük, hazırlanmaları bitincede Holdinge geçtik. Yol üstünde Aurélie ve Amélie ile muhabbet edip yakınlaşmıştık, Amélie bana bir hayli samimi davranmış ve resmen ağzımın içinde yol almıştı, o kadar yakın duruyorduki üstten baktığımda güzel ela renkli gözlerini, çok hafif belli olan gözlerinin hemen altında bulunan çillerini ve elbisenin üstünden sıkışmış halde duran dolgun göğüsleri görebiliyordum, sanırım azmaya başlamış, hafiften bir yanma gelmiş ve sertleşmiştim, saklamaya çalıştım vede araçtan inene kadarda sakladım ancak ne yazıkki bunu araçtan inerken iki kadında fark etmişti.
-Gürkan şimdi biz bu Tarık itini buradan siktir ettik ama hiç düşünmediğim bir şey oldu, bizim Adana’dan çıkan portakalları biz bunun firmaya satıyorduk, buda meyve suyu yapıp satışını yapıyordu ama şimdi bunu def edince bende aradaki bütün işleri iptal ettim, genelde onlara satıyoruz diye bu yıl ihalede açmamıştık, e işlerde iptal olunca önümüzdeki dönem hasatıntan elimizde 500 bin tondan fazla Portakal kalacak.
o an Esma ablada gelmiş ve bunu duymuştu, onun varlığını ikimizde aynı anda
-ne!
demesiyle fark ettik.
-Kızım insan bi ses verir ödüm patladı
-Bırak ödünü baba 500 bin ton ne demek!
-Çok fazla demek, bizim bi şekilde bu portakalları satmamız lazım demek!
-İhaleyi açsak. Elbet bi alan olur, en olmadı hallere satarız
-Hallerde sudan ucuza gider ama ihale açamayız zamanı geçti, ayrıca herkes alacağını almış planını yapmıştır, ihale olmazsada en azından toptan satmanın bi yolu bulmamız lazım.
Hallerde kg 0.1 tl iken, fabrikalara toptan satışta kg 0.3tl imiş. İhale durumundada bu fiyat dahada artarmış).
-Ulan Orospu çocuğu kendisi gitti yine derdi geldi.
-Derdimiz bitmiyor bir portakal meselesi eksikti zaten, hem hadi anlatın artık bu Tarık meselesini, sadece bana bakması değil olay farkındayım ve ne olduğunuda sadece siz ikiniz biliyorsunuz
bana gözleri dikmişti
-Bana bakma ben bir şey bilmiyorum, babana sor
diyerek topu almamla pası Mert Beye atmam bir oldu
-Evet, babacım seni dinliyorum sakın kaytarmaya çalışma, ça-lış-ma!
Yırtamayacağını anlayan Mert Bey, kameraları ve takip olaylarını atlayıp Selvi’nin Tarık ile bir ilişkisi olduğunu ve bunu sadece bizim ikimizin bildiğini, bu sebeplede Tarık’tan hazzetmeyip ondan kurtulduğunu anlattı, anlattığım olaydan beri ilk defa Esma ablayı ağlarken görmüştüm, bu durum belk**e Mert Bey için bir ilkti, evin babasından sonraki direğinin ve hep sert yetiştirdiği kızının ağlamasını belk**e çocukluğundan beri ilk defa görüyordu. Mert Bey bi anda fırlayıp Esma’ya sarıldı ve bir müddet öyle kaldılar, çok kötü olmuştum, Esma Ablanın bu şekilde bir tepki vermesini değil aksine bağırıp çağırmasını beklerdim ancak zannederim annesinin onda yarattığı bu hayal kırıklığı onu öfkeye değil gözyaşlarına boğmuştu ve bu akan gözyaşlarının her biri sanki bir mermi gibi yüreğime saplanıyordu, gitmeye karar verip ayaklandım ancak Esma Abla otur diye işaret verilince geri oturdum;
-Hani bilmiyordun lan
ağlamaktan kızarmış suratında tebessümlü bir gülüş vardı,
-Yeminim vardı ben söyleyemezdim, ondan pası babana attım abla
-Yazdım kenara, unutmam bunu haberin olsun
Az evvelki ortamdaki hüzünlü gerginlik gitmiş ve yerine hafif esprili bir ortam gelmişti. Mert Bey gecenin sonunda
-Bu portakal işinin olmaması bizi çok zarara sokmaz, kötüsünde zarar eder hallere satarız yine ürünleri ziyan etmeyiz ancak yönetim kurulu bunu bahane ederek oradaki işleri sonlandırabilir. Portakal işi bizim atadan kalma işimiz, çalışanların bir kısmı ile çocukluğum geçti benim, yani ne yapın ne edin o portakalları satacak bir yer bulun, bundan sonra tek işiniz bu! Kurul toplantısına 1 hafta var orada bu işin üstüne giderler yani sizinde 1 haftanız var.
diyerek bize bir görev vermiş ve o akşam dağılmıştık. Esma abla ile tüm gün çalışıyor, firmaları arıyor veya mail atıyorduk ancak hiç bir yerden olumlu bir dönüş alamamıştık, 4 gün olmuş, artık moraller iyice düşmüş ve ne yapacağımızı bilmez duruma gelmişti, o akşam eve çekilip dinlenmeye karar verdim.
Ortaokulda bilgisayarla iç içe olmamdan dolayı bir çok forumda, sosyal medyada veya sunucularda hatırı sayılır bir tanınmışlık ve çevre elde etmiştim, bunların çoğuda yabancı sunuculardı, özel okulda okumanın faydasını burada görüyor, İlkokuldan beridir İngilizce öğreniyordum, yine bu yabancılardan oluşan bir sunucuda ekibin konuştuğunu görünce konuşmaya dahil oldum. Bir hayli zaman olmuştu onlarla konuşmayalı, bir müddet sonra herkes ayrılmış bir tek ben ve Théo kalmıştık. Théo benim bu sunucuda tanıştığım yaklaşık 3 yıllık Fransız bir arkadaşım;
*Dostum sen nerelerdeydin, en son bi kadın seni yatağa atmaya çalışıyordun
Zehra’yı anlatmıştım
*Sorma dostum, işlere daldım, unutmadan o kadınla yattım
*Tahmin ediyordum zaten, Ne iş yapıyorsun? Üniversite?
*Sınav sonuçları henüz belli olmadı, yaptığım işte portakal satmak, yaklaşık 500 bin ton kadar.
*WoW! O kadar portakalı nasıl satacaksın?
*Bu sorunun cevabını bende bilmiyorum, aramadığım yerli firma kalmadı hiç biri istemiyor.
*Peki ya yabancı firma olurmu?
*Tabiiki olur, yeterki satılsın.
*Biraz bekle geliyorum!
Aradan biraz zaman geçmişti, Théo acaba ne yapacaktı? En fazla ne yapabilirdiki bir iki firma numarası veya mail adresini atar bana diye düşünüyordumki geldi;
*Gürkan, sana birazdan bir arkadaşlık isteği gelecek, kabul et ablam o benim, iş konusunda sana yardımcı olacak.
*Nasıl olacak o?
*Onunla konuşursun bende bilmiyorum?
dediği davet gelmişti, kabul edip konuşmaya başladık. Adı Aurélie imiş, kısa süre içinde tanışıp mevzuya girdik,
*Öncelikle ben sana işimden bahsedeyim, biz Fransa’da başta okullar olmak üzere pek çok firmaya meyve suyu üreten ve satışını gerçekleştiren bir iş yeriyiz, haliyle portakal bizler için çok önemli bir meyve, aslında daha çok Portekiz’den portakal ithal ediyoruz ancak son 2 yıldır üretimi artırdığımızdan dolayı başka yerlerdende ithal etmeye başladık, Türkiye’de bu ülkelerden biri ve fakat maalesefki Türkiye’de iş yaptığımız kişi kısa bir süre evvel öldü ve bizde varisleri ile anlaşmaya varamadık. Portakal için uzunca bir süredir alabileceğimiz bir yer arıyorduk, normal şartlarda bu şekilde bir tanışma ile kesinlikle ticaret yapmam ancak hasat dönemi yaklaştığı için biraz acelemiz var, o yüzden sizinle iletişime geçmeyi kabul ettim.
*Öncelikle anlayışınız ve benimle görüşmeyi kabul ettiğiniz için teşekkür ederim. Firmanız ithalat ve ihracat içinde yer alıyorsa mutlaka Doğa Holdingin ismini duymuşsunuzdur, portakal satışımız yine bu holdinge bağlı olan Doğa Gıda üzerinden gerçekleşmektedir, aslında ürünlerimizi bizlerde Türkiye’de sizlerle aynı hizmeti veren bir firmaya satıyorduk ancak bir anlaşmazlıktan dolayı yollarımızı ayırdık, hasat dönemi ülkemizde Kasım ayında başlayıp Mayıs ayına kadar devam eder, bu yıl hasattan 500 bin tondan daha fazla ürün elde edeceğimizi tahmin ediyoruz.
*Bu bizim ihtiyacımız olan miktara bir hayli yakın, hasat dönem aralığıda bizler için uygun bir zaman diliminde, normalde satış işlemleri için bir çok ön prosedürümüz mevcut ancak Doğa Holdingin ismi geçtiği için ön prosedürleri atlayacağım ve üstlerimede bunu ileteceğim. Üstlerimle konuşmam için sizden bir takım evraklar ve Doğa Holdingin yönetim ekibinden sizin onlarla çalıştığınızı gösteren bir evrak talep edeceğim, lütfen yanlış anlamayın ancak benimde yönetime gerçekten sizlerle çalışmayı planladığımı belli edecek bir takım evraklar sunmam lazım.
İstediği her şeyi hazırlayıp mail atmıştım Aurélie’ye, tabii evrakların hepsini Esma abla ve Mert Beyden istediğimden dolayı onlarda haberdardı durumdan, artık tek yapmam gereken beklemekti, biz yinede Esma abla ile hiç bir şey olmamış gibi çalışıp bir kaç yer ile daha iletişime geçmeye çalıştık ancak sonuç aynıydı. Akşama doğru yabancı bir numaradan telefonum çaldı, açtığımda karşımda Aurélie vardı, işlerin onaylandığını, 2 gün sonra Türkiye’ye gelip tarla ve depo alanını görmek istediklerini uygun olup olmadığımızı sordu, Mert Bey ile iletişime geçip onay alıp Aurélie’de onay verdim.
Aradan 2 gün geçmiş, bu arada bizlerde misafirlerimizi ağırlamak için tüm hazırlıkları yapmış ve havalimanında onları karşılamaya gitmiştik. Kısa bir süre sonra havalimanı çıkış bölümünden Buğday renkli, uzun düz ve kumral saçlı, yaklaşık 1.70 boylarında ince ve atletik yapılı biri, bu kişi Aurélie idi vede zarif ve ince yapılı, yaklaşık 1.65 metre boylarında, beyaz tenli, saçlarını toplamış tam bir sekreter görünümünde bu kişide Amélie idi iki kadın geldi, onları karşıladık ve araçlara geçtik, onları öncelikle otellerine götürdük, hazırlanmaları bitincede Holdinge geçtik. Yol üstünde Aurélie ve Amélie ile muhabbet edip yakınlaşmıştık, Amélie bana bir hayli samimi davranmış ve resmen ağzımın içinde yol almıştı, o kadar yakın duruyorduki üstten baktığımda güzel ela renkli gözlerini, çok hafif belli olan gözlerinin hemen altında bulunan çillerini ve elbisenin üstünden sıkışmış halde duran dolgun göğüsleri görebiliyordum, sanırım azmaya başlamış, hafiften bir yanma gelmiş ve sertleşmiştim, saklamaya çalıştım vede araçtan inene kadarda sakladım ancak ne yazıkki bunu araçtan inerken iki kadında fark etmişti.
1 year ago