Çok Hızlı! (8) (Orhan 36 Y., Bursa)
Ertesi sabah işyerine gittiğimde Sevgi bir karış suratla geldi. Ne olduğunu sordum. "Hikmet..." dedi. Dersane Balıkesir'de şube açmaya karar vermiş. Hikmet'e de orda satınalma vs. gibi işlere bakmasını teklif etmişler. Maaşı da yükselecekmiş. "Ne yapacaksınız ya?" dedim. "Hikmet gidecek, dersane içinde bir odada kalacak, hem gece bekçisi gibi de olacak, sonra memnun kalırsa bizi de alacak yanına!" dedi. İçimden (Ha bir eksik ha bir fazla!) dedim. Aklımda ne Sevgi, ne Fatma, ne Merve, ne de Güzin vardı, aklım fikrim dün Merveyi siktikten sonra mutfakta gördüğüm sarışın kadındaydı. Ona nasıl ulaşabileceğimi bilmiyordum. Aklımdan çıkmasa da elimden gelen birşey yoktu. Zamana bırakmaya karar verdim.
Öğleden sonra resmi kurumlarda işlerim vardı. O işler için dışarıya çıktım. Şirket tarafından özel sağlık sigortası kapsamında anlaşılan bir özel sağlık kurumu ile görüşmem vardı. Saat 14:30'da görüşmeye girdik. Fabrikaya gelip işçilere hizmetlerini detaylı anlatmaları konusunda anlaştık. Bir çay içimi kaldım içeride. Tam otoparka doğru yürüken yine şansım yaver gitmişti. O sarışın kadın hastaneden çıkmış minibüs durağına doğru yürüyordu.
Hemen peşinden gidip, "Pardon, merhaba!" dedim. Dönüp baktı ve "Siz miydiniz Orhan bey?" dedi. "Özür dilerim, ben isminizi bilmiyorum!" dedim. "Çiğdem ben!" dedi. "Gelin minibüsle uğraşmayın, ben bırakırım sizi! Nasıl oldunuz?" diye sordum. "Düne göre çok iyiyim, doktor sadece üst solunum yolu enfeksiyonu olduğunu, biraz dinlenirsem iki güne birşey kalmayacağını söyledi!" dedi. "O zaman eve herhalde, değil mi?" dedim. "Evet, zahmet olmazsa." dedi.
Yolda, "Size teşekkür etmeliyim aslında!" dedi. "Neden?" dedim. "Merve ile birlikte olmaya başladığınızdan bu yana arkadaşım çok mutlu, bu da hem işyerine hem de bizim dostluğumuza yansıyor, sağolun!" dedi. Tebessüm ettim ve "Ne demek, ben de mutluyum!" dedim. Evin önüne geldiğimizde, "Bir kahve ikram edeyim!" dedi. "O zaman 5 dakika sonra sizdeyim! Ufak bir işim var!" dedim. "Tamam!" dedi.
Müdavimi olduğum lokantaya gidip kelle paça doldurttum, belki de içmez diye mercimek çorbası da aldım ve tekrar Çiğdem'in evine gittim. "Bunlar ne?" dedi. "Benim müthiş grip ilacım!" dedim. Merakla baktı. "Bu kelle paça, bu da sakatat yemiyor olabilirsin diye mercimek çorbası!" dedim. "Tamam, ama beraber kaşıklarsak!" dedi. "Olur!" dedim, ama ben dokunmadım çorbaya, bol sirke ve sarmısaklı kelle paçayı afiyetle yedi. "Ohhh, gerçekten de içim ısındı! Eee, ama bu sarımsaklıydı, leş gibi kokacağım şimdi!" dedi. "Bugün sevgilinle öpüşmek yasak!" dedim gülerek. O da gülerek, "Sevgilim olsaydı öpmezdim!" dedi. "Bu kadar güzel bir kadının yalnız olması imkansız!" dedim. "Maalesef, hem de uzun zamandır!" dedi.
Fabrikaya dönmem gerekiyordu. "Şimdi yatıp dinlenmelisin, ben gidiyorum. Ama telefon ederim!" deyip, telefon numarasını aldım. Elinden tutup kanapeye yastığa uzanmasını sağladım. İçeriden de bir battaniye alıp üzerini örttüm. Alnına bir öpücük kondurup, "Şimdi terlemelisin!" deyip evden çıktım. Arkamdan öyle güzel bakıyordu ki, kapıyı çekerken...
Saat 16:00'da iş çıkışı Fatma'yı aradım, "Geliyorum!" diye, Çiğdem'e kalkan yarağımı birine indirtmem lazımdı. Fatma yine harikaydı. Dantelli siyah bir büstiyer, amcık kısmı şeffaf bir tanga, bacaklarında baldırlara kadar gelen ince siyah çoraplar ve jartiyerle, topuklu siyah terliklerle, "Kocacığım senin için yeni aldım!" diye gülümsüyordu. Bazen böyle oyunlar oynuyorduk. "Paranı peşin mi vereyim, çıkışta?" mı dedim. "Çıkışta, pezevengim alır!" dedi. Rolüne kendini kaptırmış halde, "Muamele ister misin kocacığım, yoksa direkt sikecek misin?" diye gülümsüyordu. "Sakso istiyorum o güzel dudaklarınla yavrum!" deyip kalçalarını tokatladım.
Hemen diz çöküp fermuarımı açtı. Yarağımı çıkarıp önce tükürükledi, sonra emmeye başladı. "Offf!" dedim. Kafasını tutup ağzında git-gele başlayarak, "Sen şimdiye dek gitttiğim en güzel sakso çeken orospusun!" dedim. "Bahşişimi isterim o zaman kocacığım!" dedi. Kudurtuyorduk birbirimizi. Yatağın kenarında kendime doğru çekip dizlerinin altından geçirdim ellerimi, ben ayaktaydım, o sırtüstü yatakta. Yarağımı amcığına hizalayıp kafasını amcık dudaklarının arasına sürterken, sırılsıklam olmuş amcığını kastedip, "Yavaş sik ama kocacığım, biliyorsun o benim sermayem!" dedi. "Nazikçe sikerim ben orospumu!" dedim...
Fatma da ben de sikişmekten çok konuşmaktan, hele böyle küfürlü konuşmaktan çok zevk alıyorduk. Ama bunları Sevgi ve Hikmet'le olduğumuz 4'lü sikişlerde hiç yapmıyordu. "Nazikçe sik orospunu ki, senden sonra başka müşterilerimde var, onlara da kalsın sularımdan!" diye inliyordu. "Kaç kişiyle sikişecek orospum bugün?" dedim. "Bilmem, müşteriye bağlı, 4 belki 5!" dedi. "Hepsi aynı anda sikse ne olur orospumu?" dedim. "Ohhhhh, bayram olur, bayram!" dediği anda ikimiz de boşaldık...
Sigaralarımızı yaktı, "Çek kocacığım!" deyip birini uzattı. Diğer eliyle de yarağımı sıvazlıyordu. "Biraz daha bahşiş verirsen götümü de sikebilirsin, ama pezevengime söylemek yok, tamam mı kocacığım. Orospular dudaktan öpüşmez, götten de vermez biliyorsun, ama bu sana özel kocacığım!" dediğinde yarağımın yarısını götüne gömmüştüm bile. "Sik orospunun götünü, öbür müşterilerim de gelsin, biri amımı siksin, biri ağzıma, biri elime versin yaraklarını, her tarafımı dölleyin!" diye inim inim inliyordu. Götünü sikerken bir elim de amını sıvazlıyordu...
Fatma orgazm olunca, ben götünde birkaç git-gel daha yaptım. Ben de boşalmak üzereydim. Yarağımı götünden çıkarıp yüzünü çevirdim, "Ağzını aç orospu, dilini çıkar!" dedim. Uzaktan yüzüne saçlarına attırmaya başladım. "Immmm, ımmmm!" diyerek diliyle havada yakalamaya çalışıyordu döllerimi. Ağzı, yüzü, saçları bile dölle kaplanmıştı. Sonra Fatma telefonunu uzatıp, "Böyle fotomu çek kocacığım, orospun reklam yapacak!" dedi. Beni kapıdan öyle çırılçıplak, heryeri döl kaplı halde geçirdi ve "Yine gel kocacığım!" dedi kırıtarak :)
Eve giderken aklıma geldi, bu akşam kayınpederlerde yemekte olacağımız. Kayınpederle balkonlarında rakı içiyorduk. "Damat, sen yeni işe girdin, hem yoğunsun hem de izin alamazsın, biz torunumla kızımı da alıp biraz yazlığa geçmek istiyoruz. Bu yaz torundan uzak kalmamak için biz de yazlığa gidemedik, müsaade eder misin? Sen de fırsat buldukça hafta içi, hafta sonu gelirsin?" dedi. "Olur!" dedim, zaten Karacabey Boğazı 1 saatlik yoldu. "O zaman yarın sabah ben gelir alırım onları!" dedi. Ben de, "O zaman erken kalkalım, bavul hazırlasın!" dedim.
Karımla eve döndük. Kız uyuyordu zaten. "Özleyeceğim!" deyip 1 posta attım karıma. O bavul hazırlamaya girişince de bir bira açıp balkona çıktım. Merve ortalıkta yoktu. Çiğdem'e yazdım. "Nasıl oldun, biraz daha iyi misin?" dedim. "Senin çorba gerçekten etkili, bir de terledim, şimdi duştan çıktım. Süper hissediyorum, hatta aklım başıma geldi, kahve ikram edeyim dedim, ama içmeden gittin, borcum var!" dedi. "Yarın işe gidecek misin?" dedim. "Evet." dedi. "O zaman yarın akşam müsaitsen gelir içerim!" dedim.
İkinci biramı içerken Faceden mesaj geldi. Saate baktım, 23:15. Mesaj Güzin'den geliyordu. Şöyle bir düşündüm, Ümit 00:00-08:00 vardiyasındaydı, sabah ben fabrikaya girerken onun servise bindiğini görmüştüm. Demek ki adam evden çıkar çıkmaz yazmıştı kadın. İçeri gidip karıma baktım. Bavulları hazırlamış, uyanan kızımızı emzirirken gözleri kapanıyordu neredeyse. Uyandırdım, kızımızı yatağına yatırıp hemen yatağa gömüldü, yarım ağızla iyi geceler dileyip.
Balkona dönüp mesaja baktım. "Çok yoğunsun herhalde :)" yazmış. "Sorma, bu aralar öyle :)" yazdım. "Komşuyla mı meşgulsün bu kadar ?" dedi. "Yok, işler! Sen neredesin?" dedim. "Aşağıda kaynanamdayım, Ümit gececi olunca beni buraya bırakıyor, kaynanam da erkenden yatıyor, davul çalsan da uyanmıyor, canım sıkıldı, baktım balkondasın, mesaj yazdım!" dedi.
Kafamı uzatıp baktım. Karşı çapraz 2. katta balkonda oturuyordu. Üzerinde, oturunca dizlerinin 1 karış üstüne toplanmış askılı bir plaj elbisesiyle. Ben yukarıdan baktığım için iri göğüslerinin çatalı dar gelmiş elbiseden rahatça görülüyordu. "Geliyorum!" diye yazdım. Gülümseyen emoji ile, "Eşine ne diyeceksin?" yazdı. "Boşver onu, hallederim, Hacer teyze uyanmaz değil mi?" yazdım. "Yok, zaten kulaklığı da çıkarıp yatıyor :)" dedi.
Kalkıp karıma bir not yazdım, "Biram bitti, bira almaya çıkıyorum!" diye. Dolaptan 2 bira alıp poşete koydum, merdiven boşluğundaki ayakkabılığa soteledim dönüş için :)
[Orhan]
Öğleden sonra resmi kurumlarda işlerim vardı. O işler için dışarıya çıktım. Şirket tarafından özel sağlık sigortası kapsamında anlaşılan bir özel sağlık kurumu ile görüşmem vardı. Saat 14:30'da görüşmeye girdik. Fabrikaya gelip işçilere hizmetlerini detaylı anlatmaları konusunda anlaştık. Bir çay içimi kaldım içeride. Tam otoparka doğru yürüken yine şansım yaver gitmişti. O sarışın kadın hastaneden çıkmış minibüs durağına doğru yürüyordu.
Hemen peşinden gidip, "Pardon, merhaba!" dedim. Dönüp baktı ve "Siz miydiniz Orhan bey?" dedi. "Özür dilerim, ben isminizi bilmiyorum!" dedim. "Çiğdem ben!" dedi. "Gelin minibüsle uğraşmayın, ben bırakırım sizi! Nasıl oldunuz?" diye sordum. "Düne göre çok iyiyim, doktor sadece üst solunum yolu enfeksiyonu olduğunu, biraz dinlenirsem iki güne birşey kalmayacağını söyledi!" dedi. "O zaman eve herhalde, değil mi?" dedim. "Evet, zahmet olmazsa." dedi.
Yolda, "Size teşekkür etmeliyim aslında!" dedi. "Neden?" dedim. "Merve ile birlikte olmaya başladığınızdan bu yana arkadaşım çok mutlu, bu da hem işyerine hem de bizim dostluğumuza yansıyor, sağolun!" dedi. Tebessüm ettim ve "Ne demek, ben de mutluyum!" dedim. Evin önüne geldiğimizde, "Bir kahve ikram edeyim!" dedi. "O zaman 5 dakika sonra sizdeyim! Ufak bir işim var!" dedim. "Tamam!" dedi.
Müdavimi olduğum lokantaya gidip kelle paça doldurttum, belki de içmez diye mercimek çorbası da aldım ve tekrar Çiğdem'in evine gittim. "Bunlar ne?" dedi. "Benim müthiş grip ilacım!" dedim. Merakla baktı. "Bu kelle paça, bu da sakatat yemiyor olabilirsin diye mercimek çorbası!" dedim. "Tamam, ama beraber kaşıklarsak!" dedi. "Olur!" dedim, ama ben dokunmadım çorbaya, bol sirke ve sarmısaklı kelle paçayı afiyetle yedi. "Ohhh, gerçekten de içim ısındı! Eee, ama bu sarımsaklıydı, leş gibi kokacağım şimdi!" dedi. "Bugün sevgilinle öpüşmek yasak!" dedim gülerek. O da gülerek, "Sevgilim olsaydı öpmezdim!" dedi. "Bu kadar güzel bir kadının yalnız olması imkansız!" dedim. "Maalesef, hem de uzun zamandır!" dedi.
Fabrikaya dönmem gerekiyordu. "Şimdi yatıp dinlenmelisin, ben gidiyorum. Ama telefon ederim!" deyip, telefon numarasını aldım. Elinden tutup kanapeye yastığa uzanmasını sağladım. İçeriden de bir battaniye alıp üzerini örttüm. Alnına bir öpücük kondurup, "Şimdi terlemelisin!" deyip evden çıktım. Arkamdan öyle güzel bakıyordu ki, kapıyı çekerken...
Saat 16:00'da iş çıkışı Fatma'yı aradım, "Geliyorum!" diye, Çiğdem'e kalkan yarağımı birine indirtmem lazımdı. Fatma yine harikaydı. Dantelli siyah bir büstiyer, amcık kısmı şeffaf bir tanga, bacaklarında baldırlara kadar gelen ince siyah çoraplar ve jartiyerle, topuklu siyah terliklerle, "Kocacığım senin için yeni aldım!" diye gülümsüyordu. Bazen böyle oyunlar oynuyorduk. "Paranı peşin mi vereyim, çıkışta?" mı dedim. "Çıkışta, pezevengim alır!" dedi. Rolüne kendini kaptırmış halde, "Muamele ister misin kocacığım, yoksa direkt sikecek misin?" diye gülümsüyordu. "Sakso istiyorum o güzel dudaklarınla yavrum!" deyip kalçalarını tokatladım.
Hemen diz çöküp fermuarımı açtı. Yarağımı çıkarıp önce tükürükledi, sonra emmeye başladı. "Offf!" dedim. Kafasını tutup ağzında git-gele başlayarak, "Sen şimdiye dek gitttiğim en güzel sakso çeken orospusun!" dedim. "Bahşişimi isterim o zaman kocacığım!" dedi. Kudurtuyorduk birbirimizi. Yatağın kenarında kendime doğru çekip dizlerinin altından geçirdim ellerimi, ben ayaktaydım, o sırtüstü yatakta. Yarağımı amcığına hizalayıp kafasını amcık dudaklarının arasına sürterken, sırılsıklam olmuş amcığını kastedip, "Yavaş sik ama kocacığım, biliyorsun o benim sermayem!" dedi. "Nazikçe sikerim ben orospumu!" dedim...
Fatma da ben de sikişmekten çok konuşmaktan, hele böyle küfürlü konuşmaktan çok zevk alıyorduk. Ama bunları Sevgi ve Hikmet'le olduğumuz 4'lü sikişlerde hiç yapmıyordu. "Nazikçe sik orospunu ki, senden sonra başka müşterilerimde var, onlara da kalsın sularımdan!" diye inliyordu. "Kaç kişiyle sikişecek orospum bugün?" dedim. "Bilmem, müşteriye bağlı, 4 belki 5!" dedi. "Hepsi aynı anda sikse ne olur orospumu?" dedim. "Ohhhhh, bayram olur, bayram!" dediği anda ikimiz de boşaldık...
Sigaralarımızı yaktı, "Çek kocacığım!" deyip birini uzattı. Diğer eliyle de yarağımı sıvazlıyordu. "Biraz daha bahşiş verirsen götümü de sikebilirsin, ama pezevengime söylemek yok, tamam mı kocacığım. Orospular dudaktan öpüşmez, götten de vermez biliyorsun, ama bu sana özel kocacığım!" dediğinde yarağımın yarısını götüne gömmüştüm bile. "Sik orospunun götünü, öbür müşterilerim de gelsin, biri amımı siksin, biri ağzıma, biri elime versin yaraklarını, her tarafımı dölleyin!" diye inim inim inliyordu. Götünü sikerken bir elim de amını sıvazlıyordu...
Fatma orgazm olunca, ben götünde birkaç git-gel daha yaptım. Ben de boşalmak üzereydim. Yarağımı götünden çıkarıp yüzünü çevirdim, "Ağzını aç orospu, dilini çıkar!" dedim. Uzaktan yüzüne saçlarına attırmaya başladım. "Immmm, ımmmm!" diyerek diliyle havada yakalamaya çalışıyordu döllerimi. Ağzı, yüzü, saçları bile dölle kaplanmıştı. Sonra Fatma telefonunu uzatıp, "Böyle fotomu çek kocacığım, orospun reklam yapacak!" dedi. Beni kapıdan öyle çırılçıplak, heryeri döl kaplı halde geçirdi ve "Yine gel kocacığım!" dedi kırıtarak :)
Eve giderken aklıma geldi, bu akşam kayınpederlerde yemekte olacağımız. Kayınpederle balkonlarında rakı içiyorduk. "Damat, sen yeni işe girdin, hem yoğunsun hem de izin alamazsın, biz torunumla kızımı da alıp biraz yazlığa geçmek istiyoruz. Bu yaz torundan uzak kalmamak için biz de yazlığa gidemedik, müsaade eder misin? Sen de fırsat buldukça hafta içi, hafta sonu gelirsin?" dedi. "Olur!" dedim, zaten Karacabey Boğazı 1 saatlik yoldu. "O zaman yarın sabah ben gelir alırım onları!" dedi. Ben de, "O zaman erken kalkalım, bavul hazırlasın!" dedim.
Karımla eve döndük. Kız uyuyordu zaten. "Özleyeceğim!" deyip 1 posta attım karıma. O bavul hazırlamaya girişince de bir bira açıp balkona çıktım. Merve ortalıkta yoktu. Çiğdem'e yazdım. "Nasıl oldun, biraz daha iyi misin?" dedim. "Senin çorba gerçekten etkili, bir de terledim, şimdi duştan çıktım. Süper hissediyorum, hatta aklım başıma geldi, kahve ikram edeyim dedim, ama içmeden gittin, borcum var!" dedi. "Yarın işe gidecek misin?" dedim. "Evet." dedi. "O zaman yarın akşam müsaitsen gelir içerim!" dedim.
İkinci biramı içerken Faceden mesaj geldi. Saate baktım, 23:15. Mesaj Güzin'den geliyordu. Şöyle bir düşündüm, Ümit 00:00-08:00 vardiyasındaydı, sabah ben fabrikaya girerken onun servise bindiğini görmüştüm. Demek ki adam evden çıkar çıkmaz yazmıştı kadın. İçeri gidip karıma baktım. Bavulları hazırlamış, uyanan kızımızı emzirirken gözleri kapanıyordu neredeyse. Uyandırdım, kızımızı yatağına yatırıp hemen yatağa gömüldü, yarım ağızla iyi geceler dileyip.
Balkona dönüp mesaja baktım. "Çok yoğunsun herhalde :)" yazmış. "Sorma, bu aralar öyle :)" yazdım. "Komşuyla mı meşgulsün bu kadar ?" dedi. "Yok, işler! Sen neredesin?" dedim. "Aşağıda kaynanamdayım, Ümit gececi olunca beni buraya bırakıyor, kaynanam da erkenden yatıyor, davul çalsan da uyanmıyor, canım sıkıldı, baktım balkondasın, mesaj yazdım!" dedi.
Kafamı uzatıp baktım. Karşı çapraz 2. katta balkonda oturuyordu. Üzerinde, oturunca dizlerinin 1 karış üstüne toplanmış askılı bir plaj elbisesiyle. Ben yukarıdan baktığım için iri göğüslerinin çatalı dar gelmiş elbiseden rahatça görülüyordu. "Geliyorum!" diye yazdım. Gülümseyen emoji ile, "Eşine ne diyeceksin?" yazdı. "Boşver onu, hallederim, Hacer teyze uyanmaz değil mi?" yazdım. "Yok, zaten kulaklığı da çıkarıp yatıyor :)" dedi.
Kalkıp karıma bir not yazdım, "Biram bitti, bira almaya çıkıyorum!" diye. Dolaptan 2 bira alıp poşete koydum, merdiven boşluğundaki ayakkabılığa soteledim dönüş için :)
[Orhan]
3 years ago