Karım Hakkında Öğrendiğim Gerçekler

Öncelikle merhaba, ben Alper. 35 yaşındayım. Önemli bir şirketin satış sorumlusuyum. 4 yıllık evliyim. Eşim 27 yaşında, ev hanımıdır, 1.70 boyunda, hafif balık etli, yeşil gözlüdür. Hayatımın aşkı, daha doğrusu aşkıydı... Herşey bundan bir sene önce başladı. Sabah evden çıkmadan önce herzamanki gibi hayatımın aşkını dudaklarından öptüm ve eğilip kızımı öptüğüm sırada tekmesini hissettim. Evet eşim 7 aylık hamileydi, ilk çocuğuma; kızıma. Kısa bir gülüşmenin ardından işe gitmek için yola çıktım.

İşe vardığımda biraz geç kalmıştım. Aceleyle gerekli satışları yapmak ve çevre illerdeki bayileri dolaşmak için hazırlıklarımı tamamlamak üzereydim. Bir anda başlayan şiddetli baş ağrısıyla kıvranmaya başladım. Okadar şiddetliydi ki, gözlerimden yaşlar geliyordu. Müdürümle görüşüp hastaneye gitmek için izin aldım. Kendisi de bu günü izinli geçirmemi, gerekirse yarın da gelmemi söyleyerek, tanıdık doktor arkadaşını arayıp randevu aldı ve beni ona gönderdi. Kısa bir muayeneden sonra, birkaç test yaparak, yarın tekrar gelmemi istedi. Büyük ihtimal Migren olduğunu da belirtti.

Eve giderken baş ağrım hafiften geçmişti, kendimi daha iyi hissediyordum. Olacaklardan habersiz... Eve gittiğimde kapıyı açtım ve içeri geçtim. Yatak odasından eşimin ağlama sesleri geliyordu. Ona doğru gittim ve hafif aralık olan kapıdan eşime baktım. Yatakta sırtı bana dönük oturmuş, hıçkırıklarla ağlıyordu. Elinde telefon, birisini aramak istiyordu. Ama elleri titrediği için bir türlü çeviremiyordu numarayı. Derin bir nefes aldı, tekrar denedi. O sırada fark ettim, yatakta yanıbaşında bir kargo şirketinin poşeti ve küçük bir kutu vardı. Neler oluyor diye düşünürken, eşimin küfürleriyle şok oldum. Hem küfür ediyor, hem beddualar ediyordu.

Ben kiminle konuştuğunu anlamadan, ağzından çıkardı baklayı, "Bunu bana nasıl yaparsın Burak?" diye. Şimdi anlamıştım olan bitenleri, Burak eşimin ilk sevgilisiydi, zaten ben de ikincisiydim. Benden önce Burakla ilişkileri yaklaşık 6 yıl sürmüştü, aralarında birçok şey yaşandığını biliyordum. Eşim anlatmasa da, balayımızın ilk gününde birçok çiftin yıllar sonra yaşamadığı şekilde vasat sevişmiştik. O zamanlar beni oldukça şaşırtmıştı. Biraz biraz biliyordum, o kadarını beklemiyordum, fakat seviyordum, zamanla unuttum.

Anlayamıyordum, üzerinden yılllar geçmişti, neden beddualar ediyor ve neden küfürler ediyordu? Ayrıca o kutuda ne vardı? Çokta hoş birşey olduğunu sanmıyordum. Çünkü eşimi oldukça telaşlandırmışdı. Eşim bir an duraksadı ve "Hayır, görüşemem seninle, eşimi seviyorum. Ona yalan söyleyemem... Burak ne çayı ne kahvesi? Tanrının belası! Ben 4 yıldır evliyim, bunları göndererek beni korkutacağını mı sanıyorsun? Eğer bir daha ararsan bunları polise götürürüm, sen beni yakmaya çalışırsan, ben de seni yakarım... Yemin ediyorum yakarım!" dedi ve sustu.

Beynim allak bullak olmuştu, anlam veremiyordum. Başağrım tekrar başlamıştı, gitgide artıyor, artık düşenemiyordum, ki eşimin ağlamaları tekrar başladı. "Tamam tamam, görüşeceğim seninle, yalvarırım yapma, eşime gönderme, seviyorum onu kaybedemem, lütfen! Ama sadece kahve içeceğiz! Fakat ya yakalanırsak, ya bir gören olursa? Eşim seni görmüştü, gizli bir yerde buluşmalıyız. Lütfen kimseye hiçbir şey gönderme!" dedi. Burak tahmin ediyorum ki, eşime gönderdiklerini bana da göndereceğini söylemişti ve eşim bunu hiç istemiyordu.

O kutuda ne olduğunu öğrenmeliydim. sessizce evden çıktım. Kapıyı kapatıp zile bastım. Eşim kapıya gelince kıpkırmızı olmuş gözleri fal taşı gibi açıldı. "Hayırdır aşkım, birşey mi oldu? Niye erken geldin?" diye sordu. "Biraz başım ağrıyor, izin aldım. Hem neden? Gelemez miyim evime?" dedim. Sanıyorum biraz agresif olmuştum olanlar karşısında. Oturma odasına geçtim ve televizyonu açtım, uzandım. Eşim yatak odasına gitti. Kutuyu atamadan ben gelmiştim, muhtemelen onu saklamaya çalışıyordu. Hemen kalkıp gizlice yatak odasına gidip anahtar deliğinden baktım. Evet doğru tahmin etmiştim. kutuyu iç çamaşırlarının olduğu göze güzelce gizlemişti.

Tekrar oturma odasına giderken kapı çaldı, kapıya yakın olduğum için kapıyı açtım. Beni görünce şaşıran annem, "Hayırdır oğlum? Hastamısın, niye gitmedin işe?" diye sordu. "Biraz başım ağrıyordu, izin aldım. Hayırdır, hangi rüzgar attı seni bu saatte?" deyip eğildim ve ellerini öptüm. "Kızımı alışverişe götürecektim. Malum, gün yaklaşıyor, halen eksikler var!" diye oldukça heycanlanmıştı. İşin aslı, ailem benden çok heycanlıydı çocuk işine, gerçi normaldi, ilk torunlarıydı. Eşim, "Anne hazırlanıp geliyorum hemen!" diye seslendi. Annem de, "Kızım hadi çabuk, bugün çok işimiz var!" dedi.

Daha yeni jeton düşüyordu. Eşim gidince kutuda ne var öğrenebilirdim. Yalan söylemeyim, az çok tahmin ediyordum kutuna ne olduğu, büyük ihtimalle ikisi arasında geçen özel birşeydi. Ama eşimi bu kadar korkutan ne olabilirdi ki? Sonuçta benden önce ikisinin arasında birşeyler yaşandığını biliyordum. Ben bunları düşünürken eşim hazırlanmıştı bile. "Aşkım ben çıkıyorum annemle, geç kalmam. Halsizim biraz, sen evde misin?" dedi. "Evdeyim aşkım, merak etme. Uzanırım ben de biraz. Seni seviyorum!" deyip, dudaklarına küçük bir öpücük kondurdum ve onları kapıdan yolcu ettim.

Doğruca yatak odasına yöneldim ve çekmeceyi açıp kutuyu çıkardım. Kutunun içinde birkaç resim ve CD vardı. Resimler tahmin ettiğim gibi eşim ve Burak'a aitti, ama öyle açık saçık veya yakın zamana ait şeyler değildi. Resimlerde eşim ozamanlar herhalde 19-20 yaşındaydı. Bunlar benim kızmama yol açacak şeyler değildi. Demek ki eşimi bu kadar korkutan şey CD'deydi, hemen CD'i alıp, Laptopu açtım. CD'yi yerleştirdim. CD'nin içinde uzun bir video dosyası vardı. Heycanlanmaya başlamıştım. Heycanlanıyordum, merak ediyordum, korkuyordum ve inanılmaz sinirleniyordum. Baş ağrım yine artmıştı. Elim ayağım titremeye başladı. Son bir gayretle videoyu başlattım.

Videoda eşim Burakla, tahmin ediyorum ya Burak'ların evinde, yada bir arkadaşlarındaydı. Yan yana oturmuşlar ve normal sohbet ediyorlardı. Etraflarında birçok kişi vardı. Kızlı-erkekli oldukça kalabalık bir gruptu. Ara sıra Burak eşimi ufaktan öpüyor, ama eşim pekte istekli gibi durmuyordu. Video da, resimler gibi aynı zamandandı, eşim orda da 19 veya 20 yaşındaydı. En azından öyle tahmin ediyorum. Video ilerledikçe anladım ki, bir arkadaşlarının doğum günüymüş. Pasta geldi, üflendi, yenildi ve içildi, hediyeler verildi. Ve doğumgünü partisi sona ermişti. Yavaş yavaş kalabalık dağılmaya başladı. Açıkcası rezalet bir doğum günü partisiydi. Ne güzel müzik vardı, ne de dans edenler...

Ve videoda karartı geldi. Tam karartı değildi bu, sanki siyah birşeyin yakın planda çekimiydi, tam anlayamadım. Eşim neden buna bukadar sinirlenmişti halen düşünüyordum. Karartı geçti ve tekrar odayı çekiyordu kamera. İçerde eşimin haricinde 2 kızla 5 erkek kalmıştı. Bu sefer ellerinde bira vardı. Yavaş yavaş anlamıştım. Burak ve eşim alkolün de etkisiyle daha yakınlaştılar, uzun uzun öpüşüyorlardı ve etrafındakiler, "Oooo!" sesleriyle gaza getiriyorlardı ikisini. Olacaklar az çok belliydi. Derken kızlardan birinin telefonu çaldı ve gitmesi gerektiğini söyledi. Diğer kız da, "Ben de seninle geleyim!" dedi ve iki kız birlikte evden ayrıldılar. Eşim, "Biz de gidelim, tek kız ben kaldım!" diyerek rahatsızlığını belirtti. Burak ise umursamıyordu bu durumu.

İçerdeki erkekler, "Hadi biz de çıkalım, siz takılın biraz!" diyerek odadan çıktılar, ama kamera halen kayıttaydı. 4 erkek mutfakta oturmuş sigara içiyorlardı. Aralarındaki konuşmalardan, herşeyin planlı olduğu anlaşılıyordu. Yani benim düşündüğüm gibi, sadece Burak ve eşim arasında olan biten birşey değildi bu videodakiler, gerçekler çok daha başkaydı. Gençlerden biri, "Kanka, bu hatunu varya uçuracağım, uçuracağım!" diyor, diğeri, "Oğlum nasıl kabul edecek bu hatun bunu? Hem okadar sarhoş da olmadı!" diyor, içlerinden birisi de, "Siz onu bana bırakın. Biz planımızı yaptık!" diyerek sırıtıyordu.

Kamerayı çeken eleman antreden gelen ayak sesleri üzerine kapıya döndü ve Burak kapıdaydı. Burak, "Evet beyler, plan tamamlanmıştır. Kanka doğum günü hediyen içerde seni bekliyor!" diyerek, sanki zafer kazanmış bir komutan gibi övünüyordu. Demek ki eşimle Burak arasında değil, eşimle Burak'ın arkadaşı arasında geçiyordu olay. Eşimi sanki bir mal gibi hediye etmişti arkadaşına. Ama eşim nasıl kabul etmişti bunu? Çünkü biliyorum, böyle birşeye razı gelecek birisi değildi. Seviyordu Burağı.

Eleman kamerayla birlikte oturma odasına girince olanları anladım. Eşim yarı baygın halde, Burağın ismini sayıklıyordu. Yarı çıplaktı. Kot pantolonu çıkmış, üstündeki Bodysi ve iç çamaşırıyla çekyatta yüzü koyun uzanıyordu. Sehpanın üzerinde tuz şeker tarzı birşeyler vardı. Kamera eşimin vücudunu gösteriyordu. Gerçekten eşim ozamanlar çok güzeldi. Saf ve narin bir vücut... Kar gibi bembeyazdı vücudu... Eşim halen Burağın ismini sayılıklıyordu, gözleri yarı açık, kendinden geçmişti. Sanıyorum eşime uyuşturucu tarzında birşey vermişlerdi, hiç anlamam o işlerden.

Ve doğum günü çocugu eğilip eşimin iç çamarını çıkarttı. Eşim itiraz edecek gibi olsa da, kendinde değildi, sadece hareketlenmeye çalıştı, başarısız olup bıraktı kendini. Sanıyorum bayılmıştı. 3 kişi diğer çekyatta geçip olan biteni izlerken, birisi tüm olan biteni kaydediyor, diğeri ise eşimin tüysüz olan amını yalıyordu. Gözlerime inanamıyordum, neler oluyordu. Çok tuhaf hissediyordum kendimi, gözlerimden yaşlar geliyordu. Bu sefer başağrımdan dolayı değil, kendimi kirletilmiş, gururum kırılmış hissediyordum. İnanın tarif edilecek gibi değil, çok farklı bir duygu bu. Hiçte öyle başka yerde okuduğum gibi bundan haz falan almadım. Utanmıştım...

Neyse, doğum günü çocuğu yalama işlemini parmaklamaya bırakmıştı. Eşimden kısık kısık inleme sesi geliyordu ve Burağın ismini sayıklıyordu. Ya arkasındakinin Burak olduğunu sanıyor, yada ondan yardım bekliyordu. Ama Burak hiçte oralı değildi. Derken çekyatta oturan gençlerden birisi ayağa kalkıp pantolonunu çıkarttı ve eşimin baş ucuna oturdu. Eşim kısık kısık inlerken gözlerinden yaşlar geliyordu. Galiba olan biteni henüz fark etmeye başlamıştı. Baş ucuna oturan genç sikini ağzına doğru uzattı, ama eşimden hareket yoktu. Genç zorla ağzını açtı ve ağzına vermeye başladı. Şimdi 2 kişi çekyatta 31 çekiyor, birisi eşimin ağzına verirken diğeri ise amını parmaklıyor, arasıra götünü yalıyordu.

Kamera eşimin yüzünü gösterdiğinde halen daha gözlerinden yaşlar geliyordu. Belli ki istemiyordu böyle birşeyi. Fakat karşı koyacak durumda değildi. Arkasındaki genç götünü yalamayı bırakıp, belinin altına bir yastık koydu. Böylece kalçaları yukarı kalkmıştı ve tüm güzelliği ile götü ve amı gözler önündeydi. Hiç vakit kaybetmeden bir anda yüklendi amına ve eşimden cılız bir çığlık geldi. Çokta kalın ve uzun olmayan bu yarağı zorla aldığına göre, eşim herhalde oldukça deneyimsizdi. Genç hızlı girip çıkıyordu amına ve önündeki ise halen ağzına veriyor, gözyaşlarına aldırmıyorlar, sadece gülüyorlar, kendilerince eğleniyorlardı.

Olan bitenler karşısında gözlerimden yaşlar akarken, içimde nefret, intikam gibi duygular inanılmaz artmıştı. Derken benim için bir diğer süpriz başlamıştı. Arkasındaki genç amından çıkıp, arkadaşlarına eşimi kaldırmalarını söyledi. Arkadaşları dediği üzere eşimi kolundan tutup kaldırdılar. Genç çekyata uzanıp, eşimi üstüne yatırmalarını istedi. Bacaklarını kendine doğru çekip, altan tekrar amına girip gidip geliyordu ki, biraz önce ağzına veren genç eşimin arkasında geçti. Hiç acımadan ve çekinmeden eşimin göt deliğine tükürüp, birazda sikine sürüp, direk götüne yüklendi eşimin. Şimdi eşim hem amından hem götünden sikiliyordu.

Zevk aldığını tahmin etmiyordum, ama ağlaması durmuş, kesik kesik inliyordu. Herhalde daha önce Burakla biçok kez anal sex yaşamıştı. Çünkü gerdek gecesi oldukça kalın olan sikimi hiç zorlanmadan götünden almıştı. Şimdi anlıyordum nedenini. Herneyse iki genç eşimi sandviç tarzı sikerken, Burak eşimin önüne geçip, ağzına vermeye başladı. Artık 3 kişi tarafından sikiliyordu. Biri amını, biri götünü, birisi de ağzını sikiyordu. Diğer genç ise oldukça sessiz şekilde kanepede oturmuş olan biteni izliyordu. Diğerisi ise herşeyi kaydediyordu. Sırayla yer değiştiriyordu 3 kişi...

Videonun sonlarına doğru kameraki kişi kamerayı Burağa verdi ve ekrana çıktı. Gözlerime inanamadım. Bu eşimin kuzeniydi, öz ve öz kuzeni hemde. Ara sıra akraba düğünlerinde bayramlarda vs. görüştüğüm, sohbet ettiğim kişiydi. Evime bile gelip gidiyordu. Eşim pek sevmezdi onu. Nedeni olarakta eşine kötü davrandığını söylerdi, ama ben anlam veremezdim, çünkü oldukça mutlu gözükürlerdi bana. Eşimse dışardan gözüktüğü gibi olmadıklarını söylerdi.

Kuzeni arkadaşlarına katılıp, o da diğerleri gibi önce götünü, sonra da amini siktikten sonra ağzına boşaldı eşimin. Eşim yarı baygın yatarken, kamera çekyatta sessiz oturan çocuga döndü, ona katılıp katılmayacağını sordu. Genç ise kabul etmedi bunu. Yaşça diğerlerinden biraz daha büyüktü, belli oluyordu bu. Onun kim olduğunu ve neden yapmadığını çok daha sonra anlayacaktım. Gençler artık işini bitirmiş, eşimi banyoya sokmuşlardı. Küvette Burak eşimi bir güzel yıkadıktan sonra, tekrar giydirip, salona götürdü ve bırakıp gitti. O gittikten sonra gençlerden birisi, "Hadi tekrar yapalım, bu fırsat her zaman geçmez elimize!" deyip tekrar eşime yöneldi. Kamera o sırada kapandı. Neler olup bitti bilmiyorum, sadece tahmin edebiliyorum.

Her yanım titriyordu. Öfkeden, sinirden ve kıskançlıktan çıldıracak gibiydim. Sakinleşmem gerekliydi, inanılmaz başım ağrıyordu. Gidip dolaptan rakı çıkartıp hızla içmeye başladım. Bikaç dubleden sonra sinirim geçmemişti, ama uyku bastırmıştı. Hafiften sarhoştum. Karımı resmen zorla sikmişlerdi, büyük ihtimal bu yüzden ayrılmışlardı Burakla. Fakat yıllar sonra ne istiyordu? Neden konuşmak istiyordu eşimle tekrar? Amacı iyi olsa bunları yollamaz ve eşimi tehdit etmezdi. Fakat buluşsalar bile eşimle ilişkiye giremezdi, en azından 2 ay boyunca. Çünkü eşim 7 aylık hamile ve cinsel ilişkiye girmemezi doktor 5 aylıkken yasaklamıştı. Düşük riski vardı. Uyumak üzereydim ki, CD ve laptop geldi aklıma. Hemen kalkıp sallana sallana herşeyi eski haline getirdim. Tüm olan biten gözümün önünden geçerken uyuya kalmışım.

Gözlerimi, eşimin, "Aşkım ben geldim, evde misin?" diye seslenmesiyle açtım. Ne diyeceğimi bilmiyordum. İçimden gelmiyordu aşkım ve ya benzeri bir kelime kullanmak. Sadece, "Burdayım!" diyebildim. Halen başım dönüyordu. Anlaşılan hızlı içmek bana yaramamıştı. Eşim rakının kokusunu almıştı. "Bu saatte içmezsin sen, neyin var, canın birşeye mi sıkkın canım?" diye sordu. Tek kelime çıkmıyordu ağzımdan. Sustum. Başım eğik bir şekilde halının desenlerine bakıyordum. Gözlerimden yaşlar süzülüyordu. Sadece, "Başım ağrıyor!" diyebildim...

Gördüklerimi sindirmeye çalışıyordum. Her nekadar zor olsada mecburdum. Elimden başka birşey gelmiyordu. Tek kızım onun karnındaydı. Eşime değil bağırmak, gördüklerimi soramıyordum, konuşamıyordum bile. Hem ne diyebilirdim? Benden önce olan şeylerdi...

Eşime karşı o günden sonra eskisi gibi sevgi hissetmedim. Aşk, sevgi vs. hemen herşey bitmişti benim için. Tek düşüncem kızımdı. Benim küçük kızım. Ne olursa olsun eşim kızımın annesiydi ve benim küçük kızım onun karnındaydı. Bu yüzden ona iyi davranmalıydım. Fakat aklımdan birtürlü çıkartamıyordum. Burak eşimle neden buluşmak istemişti, gene ne istiyordu? Para vs. istese, bunu kargoda belirtir, kendisini ifşa etmezdi. O zaman ne istiyordu? Öğrenmeliydim. Birşeyler olmadan ona engel olmalıydım. Aklıma hiç hoş olmayan senaryolar geliyordu. Bir şekilde bunun olmasını engellemeliydim.

Bir arkadaşım vardı bilgisayar mühendisi, onu aradım, buluşmak istedim. Uzun zamandır görüşmemiştik, akşam bir cafede buluştuk ve sohbet ettik. Ondan yardım istedim. Tabii ki olayı anlatmadım, çok farklı anlattım. Eşimden şüphelendiğimi, beni aldatıyor olabileceğini söyledim. İşin aslı, olayları çok abarttığımı bildiğimi, fakat içimin rahat etmesi için telefonuna gelen konuşmaları dinlemem gerektiğini söyledim. Arkadaşım gülümseyerek, kendisinin de kısa süre önce benzer duygular hissettiğini söyledi. Ufak bir program varmış. Eşim arandığında benim telefonuma uyarı geliyordu ve ben de programı açınca konuşulanları dinleyebiliyor muşum. Ayrıca gelen mesajları ve işin en güzel tarafı, istediğim zaman programı açtığımda, telefonun hoparlörü açılıyor ve ortamı çok rahat dinleyebiliyor muşum. Kendisi yapmış bu programı.

Eşimin telefonunu ertesi gün ona götürdüm. Gerekli ayarları yaptı ve tembihledi, bunun yasal olmadığını, eşim dahi olsa şikayet edilirse ceza alabileceğimi söyledi. Kimin umurundaydı? Tereddüt dahi etmedim. Telefonu eşime çaktırmadan almıştım, kısa süre içinde de geri verdim. Eşi hamile olanlar bilirler, hamilelik zamanı hayatı boyunca uyumadıkları kadar uyur kadınlar.

Aradan bikaç gün geçmişti. Herhangi bir olay olmamıştı. Ne bir arama, nede başka birşey. 1 hafta sonra telefonum uyarı verdi. Eşimi birisi arıyordu. Hemen kulaklığı takıp dinlemeye başladım. Evet, arayan Burak'tı. Eşimle saat 13:00 gibi merkezde buluşmak istiyordu. Eşimse kabul etmiyordu. Çünkü yaşadığımız ilçe küçük bir yerdi, insanlar birbirlerini tanırdı. Eşim beraber görülmelerinden korkuyordu. Burak ta bir cafe ismi verdi, eşim kabul etti. Saat 12:00'ye geliyordu. Hazırlanıp, ofisten müşteri görüşmesi var diyerek çıktım. Tabii ki yoktu böyle bir görüşme. Ofisim merkeze biraz uzaktı, bu yüzden acele etmeliydim. Cafeyi bulduğumda saat 12:45'di. 15 dakika kalmıştı. Eşim her an gelebilirdi. Bekliyordum. Burağın amacını birazdan öğrenecektim.

Yaklaşık 20 dakikalık bekleyeşin ardından eşim sokakta belirdi, hemen gizlendim. Eşimden sonra Cafeye girdim. Cafe loca gibi odacıklardan oluşuyordu, içerisinde ufak bir masa, giriş tarafı boş, duvar taraflarında koltuk olan, kare şeklinde yapılmış küçük odacıklar. Odacıkların giriş kapısı yoktu, onun yerine perde vardı ve içerisi gözükmüyordu. Hemen birine geçip beklemeye başladım. Kulaklığı taktım ve eşimin telefonundaki hoparlörü aktive ettim. Eşim titrek sesle Burağa ne istediğini soruyordu. Buraksa hiçbirşey istemediğini, sadece özür dilemek için görüşmek istediğini söylüyordu. Eşimi çok özlediğini, kendisini çok suçlu hissettiğini, pişman olduğunu, halen eşimi sevdiğini söylüyordu. Büyük bir hata yapmış vs. vs., belli ki bu yüzden ayrılmışlardı. Eşimse susmuş Burağın lafını bitirmesini bekliyordu.

Burağın iltifatları ve özürleri bitince, eşim söze başladı. Onu affetmesinin imkansız olduğunu, beni sevdiğini ve karnında bebeği ile gurur duyduğunu, hayatının tahmin edemediği şekilde güzel olduğunu, onu istemediğini söylüyordu. Burak bu laflar üzerine sinirlenmişti belli ki. Eşimin, "Bırak kolumu, gitmek istiyorum!" demesiyle ayağa kalktım. Eşime birşey yapmasından korkmuştum. Tam onları aramak üzere odadan çıkıyordum ki, Burak suskunluğu bozdu ve "O CD'yi kocanın ailesine gönderirim!" dedi. Başımdan aşağıya kaynar sular döküldü resmen. Neye uğradığımı şaşırdım. Ailemin bunu öğrenmesi demek, eşimi hatta kızımı kaybetmem demekti. Ailem biraz tutucudur, geçmişte bile yaşanmış olsa böyle bir şeyi asla affetmezlerdi. Hatta torunlarını dahi istemezlerdi. Açıkçası ben de onların yüzüne bakamazdım.

Tekrar oturdum. Sessizlikten anladığım, eşim de şok olmuştu. Ve o da benim gibi oturmuştu. Korkak sesle ne istediğini sordu Burağa. Burak ise gayet doğal, sadece, "Seni!" demekle yetindi. Fakat eşim asla beni aldatamazdı. Hem kendisi istemezdi, hemde fiziksel olarak bunu yapamazdı. Düşük riski vardı. Bunları Burağa titrek korkak bir sesle tek tek açıklıyordu. Burak ise hiçbirşey demeden dinliyordu. Sonra eşimin lafını bölerek, "Madem sevişemiyorsun, ağzına alabilirsin!" dedi. Eşimse o an ağlamaya, yalvarmaya başladı. Burağa paralar teklif ediyor, böyle birşeyi yapamayacağını söylüyordu. Buraksa çok rahattı, "Peki ozaman, ben de CD'yi kocanın ailesine yollayım. Ondan sonra ne yaparsın artık bilemem!" dedi. Eşim bu sefer onu salmıyordu, yalvarıyordu. Hem ağlıyor hem yalvarıyordu.

İşin kötü tarafı benim de elimden birşey gelmiyordu. O CD ailemin eline geçmemeliydi. Evime gönderdiği kargodan sonra bunu yapabilirdi. Eşim ağlayarak o iğrenç soruyu sordu, "Söz ver, birdaha aramayacak, sormayacaksın. Ne beni, ne eşimi, nede ailesini rahatsız etmeyceksin. Birdaha tekrarlanmayacak. Eve gidip o CD'yi kırıp atacaksın!". dedi. Burak söz verdikten sonra fermuar sesini duydum. Ve kısa bir süre sonra Buraktan derin bir, "Ohhhh fahişem!" sesi geldi. Bu laf üzerine eşim sinirlenmişti, "Anandır fahişe, sen nasil bir şerefsizsin ki kendi sevgilini arkadaşlarına sattın, şimdi kalkmış bana mı fahişe diyorsun? Ben fahişeysem sen orospu çocugunun tekisin!" dedi. Tokat sesini duydum.

Burak, "Yalamaya devam et orospu! Madem çok namusluydun, neden daha sonra kuzenine siktirmeye devam ettin kendini? Halen sikiyor mu seni? Yoksa ondan mı hamile kaldın? Duyduğuma göre halen görüşüyormuşunuz!" dedi. İçim işte o anda yanmaya başladı, kendimi kaybetmek üzereydim. Eşimse yalamayı bırakmış, "Senin yüzünden başladı, evleninceye kadar sürdü, düğün gecemizden sonra birdaha bana elini sürmedi, senin yüzünden yıllarca onun kölesi oldum!" deyip hıçkırıklarla ağlamaya başlamıştı. Demekki sevgili olduğumuz dönemde ben elimi sürmezken, kuzeni çatır çatır sikiyordu.

Bir dahaki tokat sesiyle tekrar kendime geldim. "Yalamaya devam et... sana süprizim var. Hadi fahişem!" dedi Burak. Eşimin saksosu gerçekten muhteşemdir. Boğazına kadar alır, kusmaya yakın çıkartır. Öyle her erkek uzun süre dayanamaz. Burak ta dayanamadı. Hırıltılarla boşalmıştı. "Yut hepsini fahişem, tıpkı eskisi gibi!" dedi. Demek ki ağzına boşalmıştı. Eşim hafif öğürmüştü, sanırım kusmak üzereydi, normalde hiç yadırgamaz, ama hamilelik çok hassaslaştırmıştı. Eşim, "Ne süprizin varsa yapta gideceğim. Kocam işten gelecek, geç kalamam!" dedi. Buraksa gülmeye başladı ve "Bak fahişem, bu da yeni CD'miz!" dedi.

Bu gerçek olamazdı. Eşim, "Yapamazsın adi herif, seni öldürürüm!" gibi tehtidler ediyordu, ama bu sadece Burağı güldürüyordu. Burak, "Hadi artık gidelim, yarın daha güzel olacak!" diyerek odadan çıktı. O anda perdeyi hafif araladım ve onu gördüm. Uzun boylu, yakışıklı sayılırdı. Onu oracıkta öldürmek istiyordum. Ama yapamazdım. Kızımı düşünmek zorundaydım. Eğer onu orada öldürürsem yakalanabilirdim. Ama bu duruma bir son vermeliydim...

Akşam eve gittim. Kapıyı açıp içeri girdiğimde eşim uyuyordu. Çok geçmeden uyandı. Kalkıp yanıma geldi, "Hoşgeldin aşkım, niye uyandırmadın beni? Açmısın, hazırlayım mı yemeğini?" diyerek öpmeye kalkıştı. İğrendim ondan o anda. Bugün o dudaklarla yaptıklarından sonra beni öpmeye çalışıyordu. Hafifce iteledim, "Rahatsızım, galiba grip olacağım, fazla yaklaşma!" dedim. Şaşırmıştı, ama bir şey diyemedi. Ne diyebilirdi ki? Sonuçta ben birşey bilmiyordum ona göre. Fakat birtek ondan nefret etmedim, kendimden de nefret ediyordum. Olanları engelleyemediğim için. Resmen herşeyi biliyordum ve engel olamıyordum. Çıldırmak üzereydim. Birkaç kadehi peş peş içip hemen yattım.

Sabah erkenden kalkıp işe gittim. İzin alıp merkeze döndüm. Bir parkta oturup beklemeye başladım. Burak (Yarın daha güzel olacak!) demişti, demekki bir planı vardı. Görüşeceklerdi. Ama nerde, ne zaman? Ne yapmam gerektiğini düşünüyordum. Bir çıkış kapısı arıyordum. Derken telefonuma mesaj geldi, "1 saat sonra size geliyorum!" diye. Bu bana gelmiş bir mesaj değildi tabii ki, eşime gönderilmişti, belli ki bu Buraktan geliyordu. Bu ne cürretti, bu nasıl bir cesaretti, eşimin eski sevgilisi evime gelme cesaretini kendisinde buluyordu.

Hemen eve gittim. Balkondan yatak odasına girdim. Oradan da çocuk odası olarak hazırladığımız odaya geçtim. Kapısı genelde kapalı olurdu. Bu yüzden beni göremezdi. Çok geçmeden kapı çaldı. Gelen Burak'tı. Eşim kapıyı açtı içeri aldı. Ne istediğini soruyordu. "Ne istiyorsan söyle ve git!" diye yalvarıyordu. Buraksa, "İçerde konuşuruz!" diyerek ayakkabısını bile çıkarmadan oturma odasına geçmişti, ayak seslerini duyuyordum. Kısa süre dün yaşananlar hakkında konuştular. Ben de bu sırada çıkıp mutfağa geçtim. Gizlice hem dinliyor, hemde antredeki boy aynasında onları görüyordum.

Burak aceleci birisiydi belli ki, "Bak fahişem, lafı çok uzatmayacağım. Seni istiyorum. Ya seni bugün burda sikerim, yada tüm hayatın burda biter. Akşama bu evden kovulmuş bulursun kendini! Karar senin!" dedi. Eşimse böyle bir şeyi yapamayacağını, düşük yapma ihtimalinin olduğunu, doğumdan sonra ne isterse yapacağını, sadece 2 ay daha beklemesini istiyordu. Yani tüm sorun bu muydu gerçekten? Demek ki hamile olmasaydı çoktan yatacaktı altına. Kafam durmuştu, düşünemiyordum. Buraksa, "Merak etme, çok yavaş olacağım. Canını yakmayacağım. Zaten o koca amın beni ilgilendirmiyor, ben götünün hastasıyım. O yüzden hiçbir şey olmaz, merak etme!" diyerek eşimi kandırmaya çalışıyordu. Eşim ağlıyordu, ama mecburdu, "Peki!" diyebildi.

Hemen aynaya doğru baktım. Burak koltukta oturmuş, kumaş pantolununu dizlerine kadar indirmişti. Dizlerinin önünde karım dizçökmüş, sikini avuçluyordu. Halen ağlıyordu. Burağın siki biraz sertleşince, eşimin kafısını sikine doğru çekti, ağzına almasını istemişti. Ve hiç karşı koymadan eşim en iyi yaptığı işi yapıyordu. Yaklaşık 2-3 dakika sonra Burak sessizliği bozdu ve eşimden soyunmasını istedi. Eşimin ağlaması hızlanmıştı, halen yalvarıyordu. Oysa artık herşey için çok geçti. Eşim önce uzun pileli eteğini çıkardı. Altında, hamile bayanların giydiği, göbeğinin yarısına kadar uzanan beyaz bir iç çamaşırı vardı. Vücudu gerçekten çok güzeldi. Ardından üstündeki bluzunu çıkardı. Artk yalnızca iç çamaşırları vardı.

Göğüsleri hamileliğin etkisiyle oldukça şişmiş, patlamaya hazır bir volkan gibiydi. Sütyenini çıkarttığında Burağın gözleri fal taşı gibi açılmıştı. Görüntü gerçekten çok güzeldi. Burak direk doğrularak, eşimin memelerinin birini yoğururken, diğerini yalamaya başlamıştı. İşin açıkçası 2 ayı geçmişti ilişkiye giremiyorduk. Bu özellikle beni çok etkilemişti, Burak eşimin memesini yalarken ereksiyon olmuştum. Ama bundan haz değil, utanç duymuştum. Duygularım birbirine giriyordu. Buraksa hızlanmış, boştaki eli karımın iç çamaşırını çıkarmaya çalışıyordu. Dizlerine kadar indirdiğinde, karımın o güzel amı artık gözlerinin önündeydi. Karımın donunu tamamen çıkarttıktan sonra koltuğa oturttu ve bacaklarını araladı.

Karım halen yalvarıyor, ağlamaya devam ediyordu. Buraksa ağzını açmıyordu, ne yaptığını çok iyi biliyordu. Eğilerek, hamileliğin etkisiyle şişmiş, biraz da genişlemiş amını yalamaya başladı. Ve bunlar olurken benim aklıma geldi, acaba bu 2 aylık sürede ben neden yapmamıştım bunu? Karım genç ve bakımlıydı. Neden 2 ay süre boyunca onu tatmin etmemiştim? O da aynı şekilde beni. Demek ki doktor bizi gerçekten korkutmuştu, çünkü Cinselliğin C'si yoktu evimizde. Burağın yalamaları hızlanınca, karımın ağlamaları devam ediyor, fakat arada hırıltılar çıkartıyordu. Kolay değil, 27 yaşında birisi 2 aydır ilişkiye girmek bir yana, dokunmamıştı bile kendisine. Özlem çektiği belliydi. Kısa süre sonra ağlaması kesilmiş, resmen inlemeye başlamıştı. Bir taraftan inliyor, bir taraftan söyleniyordu. Ne söylediğini tam anlayamıyordum, bu duruma çok sinirlenmiştim.

Karımın boşalmak üzere olduğunu fark ettim. Tam boşalırken şiddetli bir çığlık attı. Titremeye başlamıştı. Buraksa hiç tepki vermiyordu, halen yalamaya devam ediyordu. Yaklaşık 10 dakikadır aralıksız devam ediyordu yalamaya. Eşimin tekrar gözyaşları akmaya başlamış, tekrardan yalvarıyordu, "Lütfen çocuğuma zarar verme! Önden yapma sakın!" gibi kısa cümleler kuruyordu. Burak ayağa kalktı ve eşimi koltuğa oturttu, tekrar ağzına vermeye başladı. Eşim bu sefer farklı yalıyordu. Ya kendisini boşalttığı için bir teşekkürdü, yada onu boşalttırsa belki sikmeyeceğini düşünüyordu. Galiba ikinci seçenek daha ağır basıyordu. Burak boşalmak üzreydi ki, kendisini çekti, hırıltıları artmıştı, birkaç saniye daha çekmese kesinlikle boşalacaktı. "Hadi bakalım fahişem, dizlerinin üzerine çök, götünü benim için hazırla, gelmek üzereyim!" dedi.

Karım gözleri yaşlı dediğini yaptı, dizlerinin üstünde koltukta domaldı. Kalçaları pürüzsüzdü. Amı harika gözüküyordu. Biraz önce yalandığı ve boşaldığı için parlıyor, hamilelik dolasıylada biraz açılmış içi gözüküyordu. Bembeyaz bir tende, içi kan kırmızısı bir am. İnanılmazdı. Tekrar ereksiyon olmuştum. Buraksa vakit geçirmeden karımın arkasına geçip, yavaşça götüne giriş yapmıştı. Karımdan kısa bir, "Ahh!" sesi çıkmıştı. Ardından Burağa yavaş olmasını söylüyordu. Oysa burağın siki hemen hemen benimkiyle aynıydı, ve 2 ay öncesine kadar sık sık ters ilişkiye girerdik. Ama eşim şimdi zorlanıyordu. Buraktan hırıltılar geliyordu. Eşimse göz yaşlarını geride bırakmış, inlemeye başlamıştı.

Burak, "Nasıl fahişem, özlemişmisin beni? Hoşuna gidiyor mu? Hmmm bu göt beni özlemiş, baksana nasılda canlandı. Sen bir sikle yetinecek kadın değilsin. Kocanınki yetiyormuydu sana?" gibi sorular soruyor, eşimse ağzını açmıyor, sadece kesik kesik inliyordu. 5 dakika sonra eşimden sesler gelmeye başladı, "Ohhh! Sik beni, sok hepsini, ohhh, kökle hayatım, fahişen çok özledi seni, bu götüm senin, sik, kime istiyorsan siktir, amım götüm senin, hadi hayatım boşalt döllerini götüme, içimde istiyorum hepsini, istersen amıma boşalt!" diyordu. Kulaklarıma inanamıyordum! Karım kendini kaybetmişti belli ki, 2 aylık suskunluğu atıyordu üstünden.

Burak karımdan çıkan bu özler üzerine iyice hızlandı ve "Geliyorum!" dedikten sonra götünden çıktı. Herhalde sırtına boşalacak derken, karımın amına girdi ve patladı. Ama ne patlama, epey uzun sürdü boşalması. Karımın amına, küçük kızımın 2 ay sonra çıkacağı yere bütün dölünü boşaltmıştı. Karımsa kendine gelmiş, ağlamaya başlamıştı. Okadar şiddettli ağlıyordu ki, Burak sakinleştiremedi ve kaçarcasına giyinip evden çıkıp gitti. Karım hem ağlıyor, hemde kendi kendine konuşuyor, "Nasıl izin verdim buna? Kocamın yüzüne nasıl bakacağım? Çocuğumun yüzüne nasıl bakacağım? Bu adamdan nasıl kurtulacağım ben Tanrım?" diyordu. İçim acımıştı, gizlice mutfaktaki balkondan çıkıp evden uzaklaştım.

Düşünmeliydim. Kafayı yememek için düşünmeliydim. Bu işten kurtulmanın bir yolu mutlaka olmalıydı. Parka geri dönüp banka oturdum. Düşündüm ve karara vardım. Ailemi de yanıma alıp köye gidecektim. 2 ayı orada dolduracaktım. Daha sonra duruma göre boşanma davası açabilirdim. Ama kızımı Burak'tan korumanın en doğru yolu buydu. Köyde karıma ulaşamazdı, zarar da veremezdi.

Patronum iyi adamdır, babamla da çocukluk arkadaşıdır. Eşimin hamileliğinin zor geçtiğini, bu yüzden 2 ay ücretsiz izne çıkmak istediğimi söyledim. Patronum çok istemesede kabul etmek zorunda kaldı. Hemen eve gittim. Karıma köye gideceğimizi söyledim. Benden çok o sevindi. Ve ailemle, yani anne babam ve karımla, köye doğru yola çıktık
Published by japon_1
3 years ago
Comments
1
Please or to post comments
azeri_sikici 2 months ago
muhtesem  cok guzel bir hikaye  bu
Reply